Yazar "Eren, Ergin Emin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 14 / 14
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Yayın Candida albicans endocarditis and a review of fungal endocarditis: case report(The Heart Surgery Forum, 2004) Çetemen, Şebnem; Enç, Yavuz; Çakmak, Mahmut; Göksel, Onur; Eren, Ergin EminEndocarditis due to fungal etiology is rare, but it is the most severe form of infective endocarditis. Fungal endocarditis is commonly complicated by systemic embolizations, and the difficulty in isolating the fungi with routine blood cultures complicates the diagnostic process. In these culture-negative cases of endocarditis, etiologic diagnosis is made with histopathologic examination of the cardiac valve, embolic materials, and systemic ulcers. In this case report, the presented patient with fungal endocarditis and its neurologic complications was treated with a surgical and medical approach.Yayın Carotid body tumors(Sage Journals, 2002) Aydoğan, Hakkı; Orhan, Gökçen; Aykut Aka, Serap; Albeyoğlu, Şebnem; Yücel, Okan; Sargın, Murat; Göksel, Onur; Eren, Ergin EminCarotid body paragangliomas were diagnosed by Doppler ultrasound, carotid artery angiography, and cranial computed tomography in a 35-year-old man with a mass in the neck and hearing loss, and in a 42-year-old man with headache, syncope, and a mass in the neck. They underwent successful surgical excision.Yayın Delici kesici alet yaralanmasına bağlı bir femoral arteriyovenöz fistül olgusu: Stent greft ile başarısızlık ve cerrahi onarım(Turkish Society of Cardiology, 2005) Çınar, Bayer; Göksel, Onur; Şahin, Veysel; Aydoğan, Hakkı; Çetemen, Şebnem; Eren, Ergin EminAsemptomatik olabildiği gibi, ağrı, ödem, variköz venler ve kalp yetersizliği ile kendini gösterebilen travmatik arteriyovenöz fistüllerin tanı ve tedavisinde genel kanının aksine büyük zorluklar kendini gösterebilir. Tedavide gecikme amputasyon ile sonuçlanabilir. Bu olgu sunumunda Ekim 2002’de sağ uyluk lateralinden delici-kesici aletle yaralanma öyküsü olan 23 yaşında erkek hastayı bildirmek istedik. Mart 2003’de hastanemize başvurana kadar 2 kez perkütan stent uygulaması denenen; ancak sağ bacakta ödem, safen venlerde ileri derecede genişleme gibi şikayetleri devam eden bu hastayı sunmaktayız. Girişimsel radyologların ve kardiyovasküler cerrahların güçlü bir iletişim içinde bulunması gereken bu konuda, literatüre de baktığımızda daha fazla deneyimin gerektiği ortaya çıkmaktadır.Yayın Determinants of hospital mortality after repeat mitral valve surgery for rheumatic mitral valve disease(Elsevier, 2006) Albeyoğlu, Şebnem; Sargın, Murat; Çakmak, Mahmut; Göksel, Onur; Bayserke, Olgar; Çınar, B.; Eren, Ergin EminObjective: The aim of this study is to detect the risk factors for hospital mortality in patients who underwent reoperative mitral valve replacement. Methods: Rheumatic mitral valve patients who underwent primary mitral valve replacement (386 cases) and repeat mitral valve replacement (94 cases) were analysed retrospectively. The incremental effects of the reoperative procedure on hospital mortality were studied by comparing primary and reoperative procedures and analyzing a series of possible predisposing factors. Results: Operative mortality for repeat procedures was found significantly higher than the first operations (respectively 12.8% versus 4.3%, p=0.022). Risc factors affecting the hospital mortality in reoperation group were determined as advanced age, diameter of left atrium, prolonged bypass time and development of postoperative low output state. The indication for surgery also had a significant role in patients' outcome. Mortality found significantly higher in cases operated due to endocarditis or mitral mechanical valve thrombosis compared to other reoperation groups. Conclusion: Patients over age of 70 years, with a left atrial diameter over 60 mm, reoperated due to endocarditis and mechanical valve thrombosis, should be reevaluated for risk assessment while giving the decision of optimal operation timing. Especially patients with left ventricular hypertrophy and decreased myocardial reservoirs, efficient myocardial protection during the operation had an important role.Yayın Early and midterm results of aortic annular enlargement(Sage Journals, 1999) Aydoğan, Hakkı; Akay, Hakan; Orhan, Gökçen; Kaynarca, Nurşin; Yücel, Okan; Cömertoğlu, Yıldırım; Aykut Aka, Serap; Eren, Ergin EminFrom November 1987 to May 1998, 16 patients with a small aortic annulus underwent patch enlargement of the aortic valve by Nicks' technique (in 9) or Manouguian's method (in 7). The mean age of the patients was 40 years (range, 22 to 58 years), mean body surface area was 1.54 m2 (range, 0.95 to 2.05 m2), and 11 were female. Concomitant procedures were mitral valve replacement in 4 cases, tricuspid commissurotomy and De Vega annuloplasty in 2, and one case each of patent ductus arteriosus ligation and coronary bypass. Aortic annular sizes were 15 to 19 mm (mean, 17.4 mm) preoperatively and 20 to 24 mm (mean, 22.1 mm) after the procedure. Two patients (12.5%) died in the early postoperative period. Peak pressure gradients across the prostheses were 15 to 22 mm Hg (mean, 19.4 mm Hg) on echocardiography. The mean duration of follow-up was 32.85 months (3 months to 8 years) and it was 92.8% complete. There were no late deaths. Mitral valve function was good except in one patient who had minimal mitral regurgitation after Manouguian's procedure. Both methods were found to be effective and reliable and should be performed when there is a risk of patient-prosthesis mismatch.Yayın Kolesterol ester proteini ve reoperatif koroner arter cerrahisi(Turkish Society of Cardiology, 2006) Göksel, Onur; Çınar, Bayer; Şahin, Veysel; Kut, Sinan; Çetemen, Şebnem; Bayserke, Olgar; Eren, Ergin EminKoroner arter bypass cerrahisi sonrası greftleri tıkanmış olan hastalarda, kolesterol ester transfer proteininin (KETP) aktivitesi değerlendirildi. Çalışma planı: Haziran 2003 Kasım 2004 tarihleri arasında koroner arter bypass tekrar cerrahisi geçiren 20 hasta (grup 1) ile kontrol grupları (primer koroner bypass cerrahisi geçiren 20 hasta [grup 2] ve iskemik nedenlere bağlı olmayan kalp kapak ameliyatı geçiren 20 hasta [grup 3]) KETP aktivitesi, hastaların özellikleri ve hastane mortalite/ morbiditesi açısından karşılaştırıldı. İstatistiksel inceleme açısından grup 2 ve 3 bazı değerlendirmelerde progresif aterosklerozu gösterdiği öngörülen "grup B" olarak adlandırıldı. Bulgular: En yüksek KETP aktivitesi grup 1'de bulundu (sırasıyla 14.28±3.87; 5.42±3.59; 7.08±3.87- grup 1'le karşılaştırıldığında p<0.05). Grup 1 hastalarının yarısında daha önce üç greft kullanıldığı belirlendi (2.85±0.99 greft/hasta). Kaybedilen tek hasta ve belirlenen üç peroperatif miyokard infarktüsü olgusundan ikisi grup 1'de idi. Kolesterol ester transfer proteinin aktivitesi açısından 9.34 değeri progresif aterosklerozun başladığı sınır olarak belirlendi. Kullanılan ROC (receiver operating characteristic curve) analizinde eğri altında kalan alan 0.085- çok iyi olarak bulundu. Sonuç: Genç hastalarda KETP aktivitesinin taranması, bu hastaların orta ve uzun dönem prognozu hakkında bilgi verebilir ve özellikle KETP aktivitesi sınırın üzerindeki hastalarda "aterorezistan" (örn. arteryel) greftlerin tercihi önem kazanmaktadır.Yayın Kombine koroner arter bypass greft ve kapak ameliyatlarında risk faktörleri(Turkish Society of Cardiovascular Surgery, 1998) Orhan, Gökçen; Aykut Aka, Serap; Aydoğan, Hakkı; Kaynarca, Nurşin; Cömertoğlu, Yıldırım; Yücel, Okan; Eren, Ergin EminKoroner arter hastalığı ile kapak hastalığının bir arada bulunduğu hastalarda gerçekleştirilen ameliyatların mortalite ve morbiditesi daha yüksektir. Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Merkezinde Ocak 1994 - Mayıs 1998 tarihleri arasında yapılan 49 kombine koroner ve kapak operasyonu preoperatif, operatif ve postoperatif özellikler açısından incelendi. Sonuçlara etki eden risk faktörleri saptanmaya çalışıldı. Hastaların ortalama yaşı 64,2 idi. 35( % 71)i erkekti.Olguların 29'unda (%59.1) aort kapak lezyonu, 19'unda mitral kapak lezyonu ve l olguda aort ve mitral kapak lezyonu koroner arter hastalığına eşlik ediyordu. 2 olguda ciddi triküspid yetersizliği vardı. Olguların 29'unda aort kapak replasmanı, 14'ünde mitral kapak replasmanı, 1’inde aort ve mitral kapak replasmanı, 2'sinde mitral kapak replasmanı ve triküspid De Vega annüloplasti ve 3'ünde mitral ring annüloplasti koroner arter bypass ameliyatı ile birlikte uygulandı. Aort kapak replasmanı uygulanan olgulardan birinde Benthall operasyonu, bir diğerinde ise asandan aortaya tüp greft ile replasman yapıldı. Kullanılan protezler 43 mekanik, 3 bioprotez, 3 fleksibl mitral ring idi. Yapılan ortalama distal anastomoz sayısı 1.8 idi. Kan kardioplejisi uygulanan 2 olgu dışında hastaların tümünde 28 C sistemik hipotermi, antegrad soğuk kritaloid kardiopleji ve topikal hipotermi ile kardiak arrest ve miyokard koruması sağlandı. Ortalama kros klemp süresi 72 dk., bypass süresi ise 94 dk.idi. Perioperatif mortalite %8.16 (4 olgu) idi. Ölüm nedenleri olguların 2 sinde düşük kardiyak debi. 1’inde enfeksiyon, 1’inde ise postoperarif inferior akut myokard infarktüsü idi. Risk faktörleri,mitral yetmezliği, NYHA Klas IV, bayan cinsiyet ve kros klemp süresinin uzun olması olarak saptandı.Yayın Mekanik aortik kapak protez çapı ile sol ventrikül hipertrofisinin gerilemesi arasındaki ilişki(Turkish Society of Cardiovascular Surgery, 2002) Orhan, Gökçen; Çetemen, Şebnem; Sargın, Murat; Karatepe, Celalettin; Keser, Süheyla; Göksel, Onur; Alıcıkuş, Zeliha; Aydoğan, Hakkı; Aykut Aka, Serap; Eren, Ergin EminAort stenozlu hastalarda aort kapak replasmanından sonra sol ventrikül hipertrofisinde gerileme gözlenir. Çalışmamızda protez kapak çapları ile sol ventrikül hipertrofisinin gerilemesi arasındaki ilişkiyi araştırdık. Materyal ve Metod: Ciddi aort darlığı nedeniyle aort kapak replasmanı uygulanan 18 hastanın 2'sine 19 mm, 7 hastaya 21 mm, 8 hastaya 23 mm, 1 hastaya 25 mm standard biliflet aortik prostetik kapak takıldı. Ameliyat öncesi (3 ± 1 gün) ve ameliyattan 6 ay sonra transtorasik ekokardiyografik ölçümler yapıldı. Kullanılan protez kapak çapları ile postoperatif 6 ayda sol ventrikül kitle indeksindeki gerileme arasındaki ilişki araştırıldı. Bulgular: Postoperatif 6. ay ekokardiyografik kontrollerinde sol ventrikül kitlesi tüm gruplarda azalmış olarak saptandı. Bu azalma 25 nolu kapakta (p < 0.001) ve 23 nolu kapaklarda anlamlı (p < 0.01) düzeyde iken 19 nolu kapaklarda önemsiz düzeyde idi. Çalışmamızda 19 ve 21 nolu kapakların kendi aralarında az bir gradiyent farkı varken bu kapaklarla daha büyük çaplı kapaklar arasında önemli gradiyent farklarının olduğu gözlendi. Sonuç: Takılan küçük çaplı kapakların reziduel gradiyentlerinin daha fazla olması nedeni ile sol ventrikül kitlesindeki azalmaya katkılarının daha az olduğunu saptadık.Yayın A rare case of traumatic dissection and rupture of the distal thoracic aorta(Turkish Society of Cardiology, 2005) Çınar, Bayer; Aydoğan, Hakkı; Göksel, Onur; Çetemen, Şebnem; Eren, Ergin EminA rare case of traumatic dissection and and rupture of the distal thoracic aortaYayın The relation between blood and tissue magnesium levels and development of atrial fibrillation after coronary artery bypass surgery(Turkish Society of Cardiology, 2010) Şahin, Veysel; Kaplan, Mehmet; Bilsel, Serpil; Çetemen, Şebnem; Bayserke, Olgar; Bilgiç Alkaya, Dilek; Eren, Ergin EminObjective: Atrial fibrillation (AF) is a common complication of cardiovascular surgery and its mechanisms are not well understood. The aim of our study was a prospective investigation of the relationship between AF development and tissue or blood magnesium levels. Methods: This prospective observational study evaluated 20 patients undergoing elective initial coronary artery bypass graft (CABG) surgery. Right atrial appendage and skeletal muscle samples were obtained for tissue magnesium level analysis before, during (at 60th minute) and 30 minutes after cardiopulmonary bypass (CPB) with simultaneous blood samples. Daily measurements of blood Mg levels and continuous monitoring for AF were performed for 7 postoperative days. Statistical analyses were performed using ANOVA, independent samples t and Chi-square tests. Results: AF developed in 5 out of 20 patients during postoperative period (25%). Patients with or without AF did not differ in terms of tissue and blood magnesium levels during and early after CPB and during 7 days after the operation. Blood magnesium levels were significantly higher in the whole study population on postoperative days 3 through 7 (day 3 - 1.13±0.11 mmol/L; day 4-, 1.18±0.07 mmol/L; day 5-1.15±0.10 mmol/L; day 6-1.17±0.08 mmol/L; and day 7, 1.22±0.08 mmol/L) compared to day 1 and day 2 (day 1-0.96±0.13 mmol/L and day 2-1.02±0.12 mmol/L; p=0.002 for all comparisons). Conclusion: Although patients with and without AF did not significantly differ with regard to blood and tissue magnesium levels, the coincidence of an early postoperative reduction in magnesium levels in all patients and occurrence of all AF incidences at this time period suggests a potential association deserving further investigation.Yayın s routine intravascular shunting necessary for carotid endarterectomy in patients with contralateral occlusion? A review of 5-year experience of carotid endarterectomy with local anaesthesia(Elsevier, 2004) Çınar, B.; Göksel, O. S.; Karatepe, C.; Kut, S.; Aydoğan, Hakkı; Çetemen, Şebnem; Çoruh, T.; Eren, Ergin EminObjectives: Endarterectomy of a stenotic internal carotid artery in the presence of contralateral carotid occlusion (CCO) is often assessed as a high-risk procedure. We have assessed the requirement for shunting in patients with CCO operated under local anaesthetic. Materials and methods: Between 1998 and 2003, 429 patients (319 males and 110 females, mean age 65.7+/-6.2, range 48-84) underwent 500 carotid endarterectomies under local anaesthetic with awake neurological testing. Fifty-five patients (12.8%) had CCO. Preoperative risk factors, intra- and postoperative events were noted and analyzed. Short-term and mid-term follow-up (mean 16.4+/-5.8 months, range 3-38 months) was also recorded. Results: The rate of shunting in patients with or without CCO (10.9% vs. 9.1%) was not significantly different. Stroke rates for CCO and non-CCO groups were 3.6 and 0.5%, respectively. Only the presence of preoperative cerebral infarction increased the risk of stroke. Patients that needed shunting were found to have significantly higher overall rate of adverse events, mortality and stroke. Conclusions: Routine use of intravascular shunting for a stenotic carotid artery with contralateral occlusion may not be necessary. The choice of using a shunt is safe when made intraoperatively by assessing the neurological status of the patient continuously. This requires expertise and strong cooperation between the anaesthesiologist and the surgical teams.Yayın Semptomatik debakey tip ııı kronik aort diseksiyonlarında yeni bir yöntem: Endovasküler stent greft kullanımı(Turkish Society of Cardiology, 2005) Çınar, Bayer; Göksel, Onur; Şahin, Sinan; Çetemen, Şebnem; Şahin, Veysel; Eren, Ergin EminHastalıkları, özellikle de disseksiyonlar küratif cerrahilerinin yüksek mortalite ve morbidite ile seyretmeleri itibariyle öne çıkarlar. Hastaların sıklıkla eşlik eden başka patolojilerinin de olması bu cerrahinin risklerini arttırmaktadır. Özellikle semptomatik tip III disseksiyonlarda cerrahiye alternatif olabileceğini düşündüğümüz endovasküler stent greftlerin kronik DeBakey tip III disseksiyonlarında uygulanmasının merkezimizdeki ve ülkemizdeki ilk örneklerden biri olan olguyu sunmaktayız.Yayın Transseptal versus superior septal approach to the mitral valve(Turkish Society of Cardiovascular Surgery, 2000) Orhan, Gökçen; Aykut Aka, Serap; Aydoğan, Hakkı; Yücel, Okan; Çoruh, Türkan; Çakalağaoğlu, Cantürk; Eren, Ergin EminA good vision of the mitral apparatus affects the success of the surgeon in mitral valve surgery, especially in reoperations and mitral valve repairs. In cases when conventional left atriotomy is not enough for a good vision of the area transseptal or superior septal approaches are commonly used. In this study, operated 95 cases managed via transseptal(60) or superior septal (35) approach are studied retrospectively. In superior septal approach, the ejection fraction values are higher and left atrial diameters are larger. In transseptal group the number of reoperated cases and concomitant tricuspid valvular diseases are higher. In both groups the cross clemp and bypass time are similar. There are no significant differences in mortality, postoperative bleeding and infection incidance, blood transfusion amount, intensive care and internalization durations between the two groups. The ECG findings both in the postoperative first hour and at the externalization, show that the sinus rhythm is more common in the transseptal group than the superior septal group. Temporary pacemaker need is less in the transseptal group. There are no significant differences between the preoperative and externalisation ECG findings in each patient groups with sinus rhythm and atrial fibrillation . In maintaining a good vision of mitral area in mitral valve surgery, especially in the presence of small left atrium, reoperations and mitral valve repairs, transseptal or superior septal approach are good alternatives. Nevertheless, it should be kept in mind that postoperative atrial rhythm problems can be seen especially in cases managed with superior septal approach.Yayın Tranvers arteriotomi tekniği ile karotis endarterektominin erken ve orta dönem sonuçları(Turkish Society of Cardiology, 2005) Çınar, Bayer; Göksel, Onur; Aydoğan, Hakkı; Çetemen, Şebnem; Eren, Ergin Eminİnme, kardiyovasküler ölümler için en sık ikinci, nörolojik ölümcül olaylar için de en sık nedendir. Karotis endarterektomi (KEA) ameliyatlarında değişen teknikler, erken ve uzun dönem takiplerde tekrar müdahale ihtiyacını da belirlemektedir. Bu çalışmada transvers arteriotomi ile yapılan KEA ameliyatlarının erken ve orta dönem sonuçları değerlendirildi. Çalışma planı: Çalışmada lokorejyonel anestezi altında transvers arteriotomi ile KEA uygulanan 95 hasta (22 kadın, 73 erkek; ort. yaş 67.5; dağılım 48-78) geriye dönük olarak incelendi. Hastaların ameliyat öncesi özellikleri ile perioperatif olaylar; birinci hafta, birinci ay, altıncı ay ve 12. ay kontrolleri kaydedildi. Altıncı ve 12. ay Doppler takipleri ile hastalarda rezidüel darlık, yeniden darlık oluşumu, tıkanma ve yalancı anevrizma gibi bulgular araştırıldı. Ortalama izlem süresi 16.4 ay (dağılım 12-38 ay) idi. Bulgular: Hastalarda en sık görülen tablo geçici iskemik atak ve tek taraflı %70'den fazla darlık idi. Yirmi yedi hastada (%28.4) koroner arter hastalığı saptandı; ayrıca, 17 hastada (%17.9) da periferik arteryel obstrüktif hastalık bulundu. Dört hastada (%4.2) şant kullanıldı. Karotis arteri klempleme süresi ortalama 8.9±1.9 dakika idi. Perioperatif olarak bir olguda hemiparezi, bir olguda da fasyal parezi görüldü. Hiçbir hastada ölüm görülmedi. İzlem süresi içinde olumsuz nörolojik olay, rezidüel darlık, yeniden darlık oluşumu, tıkanma veya yalancı anevrizma saptanmadı. Sonuç: Transvers karotis arteriotomi ile KEA, lokorejyonel anestezi eşliğinde kolay, etkili ve çabuk bir tekniktir. Çoğu olguda yeterli cerrahi alan sağlandığı gibi, erken ve orta dönem sonuçlar kabul edilebilir sınırlardadır. Özellikle dar çaplı arterlerde, yama kullanımını sınırlaması bir avantajdır.