Erşahin Soltekin, Esra Nur2024-10-022024-10-022024Erşahin Soltekin, Esra Nur. (2024). Barınma hakkı ve “Tüccarlığı”, İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi UNESCO Felsefe ve İnsan Hakları Kürsüsü Bülteni, T.C.Maltepe Üniversitesi. (15), s.11.2587 - 148Xhttps://hdl.handle.net/20.500.12415/12872“Yasalara uygun yapılan kötülükler, yasalara ay- kırı yapılan kötülüklerden daha çok” diyor Antigone, Kemal Demirel’in kaleme aldığı oyunda. Bakışını realiteye çeviren bir “kişi” ise, bu tür “hukuk içi-etik dışı” örneklerin bin bir türlüsüne rast gelebiliyor. Bir deprem sırasında ilk çökecek yerlerden kabul edilen balkonların, 1.5 metreye kadar ‘kon- sol’/‘çıkma’ olarak tasarlanabileceğine ilişkin madde her ne kadar Plânlı Alanlar İmar Yönetmeliğinde yer alsa da, bu durum ‘yumuşak kat’ oluşmasına önayak olduğu için, yaşanan depremlerden sonra pek çok binanın zemin katlarının çöktüğü ve o sırada binadan kaçmak üzere giriş kapısına yönelen insanları yuttuğu görülüyor. Böyle olaylara “kurban gitmek” istemeyenler ise, kiralayacakları ya da satın alacakları bir daire ararken, eğimli bir arsa üzerine bitişik nizamda inşa edilmiş binaların “birbirlerine destek olduklarını” söyleyerek depreme karşı daha dayanıklı durumda olduklarını belirtenler ya da böyle bir yalan uyduranlar karşısında, kendilerine de neyime dayalı bazı ölçütler belirlemek zorunda kalıyor. Bunlardan en dikkat çekeni, o binada, binayı yaptıran kişinin binanın müteahhidinin (yüklenicisinin) ya da toprak sahibinin oturup oturmaması oluyor. Çünkü varsayılıyor ki, bir kişi en azından kendi canını hiçe saymaz ve kendisinin de yaşayacağı bir yeri yaptırırken “malzemeden çalmaz”. Bir müteahhidin, yaptırdığı binada kendisi ya da herhangi bir yakını/tanıdığı yaşamayacağı için usulsüzlük yapmaktan çekinmediği durumlarda, söz konusu kişinin gözünde o bina yalnızca bir araç, onun yatırım aracı, sermayesini katlamasının bir aracı oluyor. Hal böyle olunca, “kişilerin yüzlerinin silinmesi” olgusuyla karşı karşıya kalınıyor: Beşiğinde uyuyan bir bebek, kardeşiyle oynayan bir çocuk ya da ders çalışan bir genç, yok sayılıyor; onların yaşayacağı konut başka bir ifadeyle, her birinin barınma hakkı, cebine daha fazla para girmesini amaçlayan tarafların pazarlık masasına seriliyor ve bir tür ticaret başlıyor. Bu amaçla eylemde bulunulduğunda ise müteahhitlik, insanların “barınma hakkının tüccarlığı” olmaktan öteye gidemiyor. Dahası bu “tüccar”ların, yaptırdıkları binalarda ‘şantiye şefi’ olarak görevlendirilecek mimarların imzalarını satın almaya çalıştıkları; en acısı da, bir mimarın mimarlığın ne olduğunu ve mimar olarak sorumluluğunu bilmeyen bir mimarın bunu kabul ettiği ve hiç denetlemediği bir binanın “usulüne uygun yapıldığının altına imzasını attığı görülüyor.trinfo:eu-repo/semantics/openAccessPlanlı Alanlar İmar YönetmeliğiBarınma HakkıKonutTüccarBarınma hakkı ve “Tüccarlığı”Other1511