Maltepe Üniversitesi Kurumsal Akademik Arşivi
DSpace@Maltepe, Maltepe Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor, araştırma verisi gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.
Güncel Gönderiler
Türkiye’de TRT’nin iktidarlarca propaganda aracı olarak kullanılması
(Asos Eğitim Bilişim Danışmanlık, 2023) Çelik, Kubilay
Türkiye’de yayıncılığın toplum içindeki yeri ile siyasetle ilişkisi radyo yayıncılığının başladığı 1927 yılından bu yana tartışılagelmiştir. Bu eleştiri ve tartışmalar, TRT’nin kuruluş sürecinde de etkisini göstermiştir. TRT yasası hazırlanırken, siyasetin etkisinden uzak ‘özerk’ ve ‘tarafsız’ bir yayıncılık hedeflenmiştir. Buna göre yasada belirlenen organ, İngiliz Kraliyeti’nin maddi ve manevi katkısıyla çalışmalarını sürdüren dünya çapındaki yayın kuruluşu olan BBC modelinden esinlenerek oluşturulmuştur. Bu çalışmada TRT’nin 1964 yılında kurulduğu günden, günümüze dek (2023) iktidarlarla olan ilişkileri ele alınmış ve süreç içinde iktidarların, özellikle tarihi dizilerde, TRT’yi kendi amaçları ve propagandalarına yönelik nasıl kullandıkları değerlendirilmiştir. Araştırmalarımız, ‘özerk’ statüyle kurulan TRT’nin, bu özelliğinin gelecekteki iktidarlar tarafından da aynı maksatla kullanılmasının önlenmesi için, ‘özerklik’ statüsünün tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Günümüzde medyanın 4.kuvvet olarak kalma olasılığı
(Anadolu Üniveritesi, 2022) Çelik, Kubilay
Dünyadaki demokratik toplumlarda; Kuvvetler Ayrılığı (Separation of Powers), Yasama (Meclis - Legislative), Yürütme, (Hükümet - Executive) ve Yargı’dan (Mahkemeler - Judical) oluşmaktadır. Bunların birbirlerini denetleme mekanizmaları vardır. Kuvvetler Ayrılığı ortaya çıkınca; bunların doğru ve düzgün işlemesi ve de halk (kamu) adına denetleme görevi için de, bir mekanizmaya ihtiyaç duyulmuştur. İşte bu üç kuvveti denetleme görevi, demokratik ülkelerde; ‘Özgür Basın’a yüklenmiştir. Bu yüzden ‘Dördüncü Kuvvet’ (Fourth Estate) kavramı doğmuştur. Medya; almış olduğu bu kutsal sorumlulukla, bir yandan devletin organlarında yapılan faaliyetleri halk adına denetlerken, aynı zamanda da halka bilgi vermektedir. Halk, medyadan aldığı doğru haberler sayesinde, kendi geleceği hakkında bilgi sahibi olurken, devletin
faaliyetlerini de bir nevi denetlemiş olmaktadır. ’Dördüncü Kuvvet’ kavramını ilk dile getiren kişinin; İngiliz devlet adamı Edmund Burke olduğu söylenmektedir. Medya asırlardır bu görevini; inişli-çıkışlı yapmaya çalışmaktadır. Çünkü medyanın bu görevini hakkıyla yapabilmesi için,
tam anlamıyla ‘bağımsız’ olması gerekmektedir. Ancak günümüz medyasında; medya sahiplerinin başka ticari işlere girmesi, bunun için de mevcut hükümetler ve politikacılarla ilişkilerini iyi tutma kaygısı, medyanın 4. Kuvvet olma özelliğine gölge düşürmektedir. Tüm bu olumsuzluklara rağmen, medya yine de halk adına görevini yapmak için, büyük gayretler sarf etmektedir. Çoğu zaman politikacılardan gelen tehdit ve şantajlara da göğüs germektedir. Hem dünyada, hem de ülkemizde hükümetlerin - devlet adamlarının birtakım yolsuzluk ve skandallarını ortaya
çıkarmaktadır. Geleneksel Medya’ya (Gazete, Televizyon ve Radyo), Yeni Medya’nın da (İnternet) katılmasıyla, uluslararası çapta birçok skandal ortaya çıkarılmıştır. Ancak medyanın günümüzde ve gelecekte bu görevini tam anlamıyla yapıp - yapamayacağı konusu, yani 4. Kuvvet olarak kalma olasılığı, birçok bilim insanı tarafından tartışılmaktadır.
İletişim aracı olarak, internet bağımlılığı üzerine bir araştırma
(Eğitim Yayınevi, 2022) Çelik, Kubilay
Bir iletişim aracı olarak hayatımıza giren internet, daha sonraki yıllarda sosyal medya platformlarının da eklenmesiyle, yaşantımızın önemli parçalarından biri haline gelmiştir. Akıllı Telefon, Tablet, Lap Top ve Bilgisayarların, günümüzde bu denli yaygn hale gelmesiyle de, hayatımız neredeyse “İnternet Öncesi”, “İnternet Sonrası” bir döneme girmiştir. Yüzyıllardır alışkın olduğumuz; gazete okuma kültürü, mektup yazma alışkanlığı ve yarım aşırı aşan televizyon haberciliği internetin gelişmesiyle, giderek anlamını yitirmeye başlamıştır. Neredeyse hayatımızın en önemli parçası haline gelen akıllı telefonlarla uyuyan ve sabah uyandığında ilk iş olarak telefonunu inceleyen bir toplum haline gelmemiz, bu konuya kafa yoran birçok uzmanı da telaşlandırmaya başlamıştır. Birçok bilim insanı; hayatımızı kolaylaştıran ve iletişimde çığır açan bu sihirli aletin (internet), psikolojik ve ruhsal olarak bizlerde açtığı hasarın büyüklüğüne dikkat çekmeye başlamışlardır. İşte biz de bu olasılıklardan yola çıkarak, geleneksel ve yeni medya üzerine; ağırlıklı olarak öğrencilerle görüştük. Anket yoluyla eğilimlerinin ne olduğunu öğrenmeye çalıştık.
Yapay Zeka Gazetecilerin medyaya katkıları, oluşan sorunlar ve çözümleri
(UBAK Uluslararası Bilimler Akademisi, 2021) Çelik,Kubilay
İnsanlığın var oluşundan itibaren çeşitli yollarla, iletişim kurmayı seçmişizdir. Çok kısıtlı ve sınırlı olan bu yol, matbaanın icadından sonra, gelişmeye başlamıştır. Gazetenin basılıp yaygınlaşmasıyla, dünyanın çeşitli ülkelerinde olduğu gibi; o zamana kadar ülkemizde de daha çok usta-çırak yoluyla yürütülen medya profesyonelliğinde, eğitimli gazeteci yetiştirmek için, bir eğitim seferberliğine doğru gidilmiştir. Türkiye’de 1948 yılından itibaren açılan gazetecilik okullarında yetişen eğitimliler sayesinde, günümüze dek medya gelişerek, iletişim alanında büyük bir yol almıştır. Ancak son yıllarda; sanayi ve teknoloji başta olmak üzere, yaşamımızın birçok alanına giren ‘Yapay Zekâ Robotları’, medya sektöründe de yerini almaya başlamıştır. ‘Yapay Zekâ Gazetecileri’, son dönemde dünyanın birçok yerinde, medya çalışanlarını tedirgin etmeye başlamıştır. İşlerini, robotların alacağı kaygısıyla, medyadaki ‘etten-kemikten gazeteciler’, bu ‘demir yığını gazetecilere karşı, nasıl mücadele edeceklerinin arayışına girmişlerdir. Türk medyası açısından bu durum henüz bir tehdit oluşturmasa da, uzmanlar ve bilim insanları, halen çalışmakta olan geleneksel gazetecileri uyararak, ‘Yapay Zekâ Gazeteciler’ konusunda tedbir almalarını önermektedirler. Bununla da kalmayıp; günümüzde üniversitelerde medya eğitimi almakta olan geleceğin gazetecilerini de uyarmaktadırlar. ‘Yapay Zekâ Gazeteciler Te baş edebilmek için, mevcut temel ders programlarının yanında; Kod Yazma, Yapay Zekâ gibi, birtakım yazılım dersleri de almalarını, medyadaki gelecekleri açısından önemli olacağım vurguluyorlar. Bu makalemizde yapay zekânın medya dünyasına getirebileceği yenilikler ve sorunları irdeleyeceğiz. Yapay Zekâ Gazetecilerin, etten-kemikten gazeteciler gibi; yazılarında duyguyu, üzüntüyü yeterince verip veremeyeceğini, ileride herhangi bir medya kuruluşunun başında Yapay Zeka yönetici görüp göremeyeceğimizi uzmanların da değerlendirmesiyle ele dip inceleyerek, çözümler önermeye çalışacağız.
Medya: Özel Yaşam ve Kişilik Hakları
(İksad Publications, 2022) Çelik, Kubilay
“Özel yaşam” (Mahremiyet) kavramı; medya ahlakının çok tartıştığı bir konudur. Niye böyle olduğuna gelince; birincisi, kavramların birbirine girmesi ve de sınırların belli olmamasıdır. Bazı sorulara açık olarak cevap alamazsanız, sorunun çözümüne de katkı sağlayamazsınız: Kanunlarca güvence altındaki “özel yaşam” m başlama ve bitiş alanlarının belirsizliğidir. Bunun dilimizde ve kültürümüzde kökleri çok daha eskiye giden “mahremiyet” ile hangi ölçüde örtüşür? Mahremiyet; Arapça’dan dilimize girmiştir. “Gizlilik, kişisel gizlilik, başkalarına söylenmeyen ve sır” olarak tutulan şeyleri içerir. İslam hukukunda “Mahrem” kelimesi “haram”, yani yasaklanan kelimesinden gelmektedir. Günümüzde “Kamusal Alan” ile “Özel Alan”, kavramını daha iyi anlamak için, irdelemek gereklidir. “Kamusal Alan”m babası sayılan Jürgen Habermas’m arzusu ve özlemi; günün birinde, halkın ‘Kamusal Alan’a (Public Sphere) kavuşmasıydı. Herkesin fikrini, beğenisini ve eleştirilerini açıkça söyleyebildikleri bir ortamın oluşmasıydı. Habermas’m bu özlemi; ‘Internet’ denen sihirli buluş sayesinde oldu. Bu iletişim aracıyla artık herkes, fikrini özgürce söyleyebiliyor veya yayabiliyordu. Modem yaşamda hayatımızın neredeyse her safhasını kapsayan İletişim Çağı’nı; ‘İnternet Öncesi’ ve ‘Internet Sonrası’ olarak ayırmakta yarar vardır. Bizim daha çok üzerinde duracağımız konu “İnternet Sonrası” dönemi kapsamalıdır. Çünkü bu dönem; Mahremiyet’in (Özel Alan) bolca ihlal edildiği ve ünlü, ünsüz kişilerin neredeyse tüm özel yaşamlarının doğru veya yanlış olarak, internet - Sosyal Medya kanalıyla fütursuzca sergilendiği dönemdir. Bu yüzden Kamusal ve Özel Alan kavramlarında; tartışmaların boyutu günümüzde “özelin kamusallaştığı ve kamusalın özelleştiği” bir boyuta gelmektedir.