Yazar "Tuna, Serhat" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Yayın Söz edimleri kuramı bağlamında dil-etik ilişkisi(Maltepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011) Tuna, Serhat; Çotuksöken, BetülKonuşanın söylemek istediği şeyi başarmak için dili nasıl kullandığı ve dinleyenin nasıl bir anlam çıkardığı söz edimleri kuramının temelini oluşturmaktadır. Austin'e göre düşünürlerin çoğu bildirimlerin yalnızca bir durumu betimlemek ya da bir olguyu bildirmek olabileceğini düşünmüşlerdir, ama sorgusuz sualsiz bildirim diye kabul edilen birçok şey söz edimleri kuramıyla tekrar ele alınmışlardır. Söz edimleri kuramıyla genel anlamda iletişim edimlerinden söz edilmektedir. Austin söz edimleri kuramı ile dilin sistemli bir serimlemesini yapmaktadır. Austin önce bildirimleri edimselle ve saptayıcılar olarak ikiye ayırır. Edimsel sözcelemler genelde bildirim gibi gözüken ama bildirim olmayan, zengin ve uçsuz bucaksız anlamlı sözcelemlerdir. Doğru ya da yanlış olarak betimlenemezler; bir şey söylemek eylemde bulunmaktır. Saptayıcılar ise doğru ve yanlış diye tanımlanabilen sözcelemlerdir. Daha çok önerme ve bildirimdirler. Kuramının temelini bu şekilde oluşturan Austin üç çeşit edim olduğunu ileri sürer: düzsöz edimi, edimsöz edimi ve etkisöz edimi. Austin'in öğrencisi olan Searle ise, Austin'in söz edimleri kuramının başında ortaya koyduğu edimseller ve saptayıcılar arasındaki ayrımı kabul etmekle beraber, edimsellerin sınıflandırması noktasında Austin'den ayrılmaktadır. Searle'ün sınıflandırması ise şu şekildedir: sözceleme edimi, önerme edimi, edimsöz edimi ve etkisöz edimi. Bu çalışmada, söz edimleri kuramının en önemli iki ismi ele alınmış, her ikisinin görüşleri de ayrı ayrı değerlendirilmiş ve bunu yaparken de birinin diğerinden daha iyi düşündüğünü kanıtlamak yerine, söz edimleri kuramını ele alışları, söz-dünya arasındaki ilişkinin ne olduğunu nasıl betimlediklerini ve söz edimleri kuramıyla dilin nasıl bir sınıflandırmasının yapılabileceğinin belirlenmesi hedeflenmiştir. Bu bağlamda dilin insana ait tüm etkinliklerde belirleyici bir unsur olarak karşımıza çıktığı, dolayısıyla da insanın eylemleri, niyetleri gibi etkinliklerini belirlediği görülmüş ve dil-etik arasındaki ilişki söz edimleri kuramı üstünden gösterilmeye çalışılmıştır. Söz edimlerinin etik ile olan ilişkisini en ayrıntılı şekilde ele alıp inceleyen düşünür olarak da R. M. Hare karşımıza çıkmaktadır. Hare dil felsefesi, din, eğitim, uygulamalı etik ve özellikle de ahlak felsefesi üstüne sayısız eser vermiş bir düşünürdür. Hare'e göre dilin biçimsel özelliklerini dikkatli ve ayrıntılı bir şekilde inceleyen, dolayısıyla akıl yürütmemizin önündeki engelleri kaldırma noktasında önemli bir katkı sağlayan kuram söz edimleri kuramıdır. Bu bağlamda, Hare ahlak yargılarının, bildirimlerin ve buyrukların ortak özelliklerini taşıyabileceklerini, dolayısıyla da bütün bunların dil araştırmalarıyla sorgulanabileceğini, bunun da söz edimleri kuramıyla yapılabileceğini ileri sürmektedir. Hare ahlak yargıları kural koyucudurlar diyerek ahlak felsefesinin en temel işlevlerinden olan ahlak sorularının nasıl sorulabileceğini dilin mantıksal yapısı içinde ele almaktadır.Yayın Söz edimleri kuramı: J.L. Austin ve J.R. Searle(Maltepe Üniversitesi, 2022) Tuna, Serhat; Çotuksöken, Betül; Önkal, GüncelBir şeyler söylerken neler yaparız? Austin bu sorunun yanıtını Söylemek ve Yapmak adlı eserinde bulmaya çalışmıştır. Okurun Austin'le birlikte çıktığı yolculuk oldukça dolambaçlı, hatta zaman zaman sıkıcıdır. Söz edimleri kuramı, Austin tarafından 'bir şey söylemek, bir şey yapmaktır' diye özetlenmiştir. Bir bakıma konuşanın söylemek istediği şeyi başarmak için dili nasıl kullandığı ve dinleyenin nasıl bir anlam çıkardığı söz edimleri kuramının temelini oluşturmaktadır. Searle, Austin'in yapmış olduğu edimsel ve saptayıcı ayrımını kabul etmekte, söz edimlerinin anlam ve gücün temeli olduğuna karşı çıkmamaktadır.Yayın Vygotsky ve Piaget'de düşünme/düşünce-dil ilişkisi(Maltepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Tuna, Serhat; Çotuksöken, BetülDil ve düsünme arasindaki iliski kuramsal açidan da deneysel açidan da çaglar boyunca ilgi çekmistir, çekmeye de devam etmektedir. Dilbilimciler, felsefeciler, ruhbilimciler bu konuda birçok görüs ortaya koymuslar, ancak ortak bir noktada henüz anlasamamislardir. Bu arastirmada disiplinlerarasi bakis açisina önem verilmis ve bu noktada psikolojinin iki önemli ismi Vygotsky ile Piaget ele alinmistir. Vygotsky ve Piaget, özellikle bilissel teori konusunda çalisan; dil-bilis arasindaki iliskiyi ortaya koyma çabasinda olan psikologlardir. Bu iki psikologun karsilastirmasini yapmadan önce, yöntemsel düsünce olarak iki bin bes yüz yil öncesine giden felsefe tarihi içinde özellikle düsünme-dil baglantisini irdeleyen düsünürler kisaca incelenmistir. Böylelikle dilin gerek insan gerek toplumlarin gelisimi üzerinde oynadigi rolün önemi belirtilmeye çalisilmistir. Çalisma boyunca Vygotsky ve Piaget’nin görüsleri ayri ayri degerlendirilmis ve bunu yaparken de birinin digerinden daha iyi düsündügünü kanitlamak yerine her ikisinin de düsünme ve dil arasindaki kuramsal boyuttaki farkliliklarinin ortaya konmasi hedeflenmistir. Çalismada da görülecegi gibi, hem Piaget hem de Vygotsky’e göre dil ve düsünme arasinda çok yakin bir baglanti söz konusudur.