İletişim Fakültesi Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 137
  • Yayın
    Uluslararası Dijital Kimliklerimizin 50. Yıl Dönümü Sergisi
    (Maltepe Üniversitesi, 2022) Özsu, Arda Can; Kireçci, Ayşe Nil; Atal, Deniz Can; Dede, Ebru; Haksever, İrem; Oğuzhan, Özlem; Pekcanattı, Cenk Mirat; Pektaş, Nazlı; Taylan, Tarık; Anık Gök, Serenay; Sayın, Zülfikar; Güney, Begüm; Tire, Engin; Kaya, İsmail; Arditi, Vidal; Akdoğan, Pelin
    Bundan 50 yıl önce, 1971 yılının sonlarında Ray Tomlinson (1941-2016) bir ağ üzerinden belirli bir kullanıcıya elektronik posta göndermeyi başardı. Elektronik postanın hangi kullanıcıya gönderileceğini tanımlarken @ sembolünü kullandı. İlk kez antik metinlerde rastlanan, sonrasında ticari bir işaret olarak kullanılan sembol bu kez kullanıcı adı ve adresi bağlamak için kullanıldı. Böylelikle ağlarda kim olduğumuzu ve nerede bulunduğumuzu tanımlayan bir sembol halini aldı. Kendimizi tanımlamamızın alternatif bir yönü olarak yaşamımızda yer alan dijital kimliklerimiz, ağlardaki varoluşumuzun yarım asırlık deneyimi sonrasında, bugün pek çoğumuzun benliklerinin olağan bir bölümünü meydana getirdi. Dijitalin gündelik hayatımıza yansıyan gelişmelerinin yanı sıra kimi zaman övgü kimi zamansa eleştiri içeren akademik yaklaşımlarla, sanat üretimleriyle ve hatta marka iletişimi çalışmalarıyla odak noktası olarak belirginleştiği de gözlemlendi. Ayrıca ağ içerisindeki konumumuz coğrafi koşullardan bağımsızlaşarak evrensel bir konum daha kazandı. Bu algı değişimiyle beraber aynı anda dünyanın pek çok bölgesine erişim sağlayarak iletişim kurduğumuzda dil, kültür ve kimlik sorunsalları yapı söküme uğramaya başladı; sınırları ortadan kaldırdı. Postmodern dönemde dilin yapı söküme uğramasının yanı sıra çoğulculuk, küreselleşme, melez kültür, sanallık, dijitalleşme ve gerçekliğin sorgulanışı gibi nedenlerle dilin, kültürün ve kimliğin kendi içerisindeki ayrımları belirsizleşti. Bu yeni çok kültürlü, çok sesli ve çok dilli ortamda kurduğumuz diyaloglarla kendi dijital kimliklerimizi keşfetmeye başladık. Çağdaş kuramcılar ve sanatçılar bu belirsizlik ortamını yaptıkları çalışmalarla sorgularken diğer taraftan teknolojinin ilerlemesiyle de sanatın disiplinler arası bir ifade biçiminden yola çıkarak teknolojiyle ortak bir program izlediği ve yeni tekniklerle üretimlerini çeşitlendirdiği örneklerle daha fazla karşılaşıldı. Çağdaş sanat düşüncesiyle sanat olgusu daha geniş bir yelpazede değerlendirilmeye başlandı. Bu yelpazenin önemli bir parçasını oluşturan dijital sanat ise, mühendisliği, istatistiği, iletişimi, felsefeyi, psikolojiyi ve başka pek çok bilimi bir araya getiren ve kendi içerisinde alt başlıkları olan disiplinler arası ifade biçimlerinden oluşan bir alan olarak özellikle 2000’ler sonrası sanat ortamında yerini aldı. @ İşaretinin 50. Yılında Maltepe Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı Bölümü olarak Çizgitsin Dijital Galerimizde dijital sanat kapsamında çevrimiçi sergi düzenlemek arzusundayız.
  • Yayın
    Kurumsal sosyal sorumluluğun marka imajına etkisinde asil-vekil sorunu
    (Selçuk Üniversitesi, 2022) Gülay, Belis
    Bu çalışmanın amacı hissedarlar (asil) ve yöneticiler (vekil) arasındaki sorunla kurumsal sosyal sorumluluk arasındaki karşılıklı ilişkiyi belirleyerek asil-vekil sorununun marka imajına etkileri konusunda farkındalık yaratmaktır. Çalışmada asil-vekil sorununun Kurumsal Sosyal Sorumluluk önünde bir engel mi olduğu ya da Kurumsal Sosyal Sorumluluk faaliyetlerinin asil-vekil sorununu daha da mı derinleştirdiği, asil-vekil sorununun marka imajına olası etkilerinin neler olduğu sorularına yanıt aranacaktır. Literatürde Kurumsal Sosyal Sorumluluk faaliyetleri ile marka imajı arasındaki ilişkiyi irdeleyen çok sayıda çalışma mevcuttur. Ancak bu ilişkide asil-vekil sorununun yerine değinen çalışmaya rastlanmamıştır. Daha çok İşletme disiplininin ilgi odağı olan asil-vekil sorunu pazarlama çalışmalarında fazla yer bulmadığından bu çalışmanın hem işletme hem de pazarlama akademisyenleri ve profesyonellerine yol gösterici nitelikte olacağı düşünülmektedir. Çalışmada üç tane önerme ileri sürülmüştür: Birincisi: Asil-vekil sorunu işletmelerin Kurumsal Sosyal Sorumluluk anlayışından uzak durmasına yol açar. İkincisi: Kurumsal Sosyal Sorumluluk Asil-Vekil sorunu doğurur, üçüncüsü: Asil-vekil sorunu marka imajını olumsuz yönde etkiler önermeleridir. Bu üç önerme asil – vekil ilişkisi yönünden ele alınmıştır.
  • Yayın
    Kurtlar Vadisi ve Çukur Dizisinin şiddet ve suç eylemleri üzerindeki etkisi
    (Maltepe Üniversitesi, 2020) İpek, İbrahim
    Şiddet ve suç toplumsal hayatın istenmeyen olguları arasındadır. Suçun bağlı olduğu olgular ve koşullar aynı zamanda ahlak ve hukuk kurallarının ortaya çıkmasında büyük öneme sahiptir. Bireyin suça yönelmesinde birçok etmen bulunmaktadır. Bu durumla ilgili bireyin içinde yaşadığı toplumun eğitim seviyesinden ekonomik durumuna kadar pek çok nedenden söz edilebilir. Bu etkenlerden biri de medya olarak gösterilmektedir. Şiddet ve suç eğilimi başta televizyon dizileri olmak üzere medyanın çokça işlediği konuların başında gelmektedir. Bu durumun ortaya çıkmasında toplumun şiddete olan ilgisi kadar ataerkil toplumsal yapının getirmiş olduğu geleneksel yapı da söylenebilir. Devlet otoritesinin sağlayamadığına inanılan adaletin illegal yapılanmalarca sağlanacağı fikri toplumda şiddeti meşrulaştırdığı gibi devlet otoritesini de sorgulamaktadır. Türkiye’de medya kuruluşları genel olarak şiddet eksenli mafya dizilerine ve ataerkil yapıya vurgu yapan aşiret ya da baskın karakterlerin ön planda olduğu yapımlara yer vermektedir. Bu yapımlara örnek olarak “Kurtlar Vadisi” ve “Çukur” dizilerini örnek olarak verebiliriz. Bu diziler medya kuruluşlarının reyting beklentilerini karşıladığı gibi dizideki güncel politik söylemler aracılığıyla medyanın kamuoyu oluşturmadaki etkisini arttırmaktadır. Bu çalışmada Türkiye’deki televizyon dizileri arasında önemli reyting oranlarına sahip olan şiddet içerikli “Kurtlar Vadisi” ve “Çukur” dizilerinin toplum üzerinde yarattığı etki gazete ve internet haberleri üzerinden değerlendirilmeye çalışılmıştır.
  • Yayın
    Geleceğin distopyası Olarak Black Mirror Dizisinin göstergebilimsel çözümlemesi
    (Maltepe Üniversitesi, 2020) Çelik, Rafşan Yağmur; Özçınar, Meral
    Rönesans’tan itibaren içerisinde bulunduğumuz çağdaş yaşamda gerçek artık işlevsel bir hale dönüşmüştür. Ekranlar aracılığıyla oluşturulan toplumsallaşma büyük bir simülasyon evreni yaratmıştır. Bu gösterge üretim evrenini sürekli yineleyen yayıncılığı anlatan `Black Mirror` dizisi birey- sanal gerçeklik ve iletişim bağlamında oldukça önemlidir. Dizinin örneklemi olarak `Black Mirror` dizisi seçilmiştir. Çalışmada Jean Baudriallard`ın simülasyon kuramı referans alınmıştır. Çalışmada 1. sezonun 3. Bölümü, 2. sezonunun 1. bölümü, 3. sezonun 1. bölümü örneklem olarak alınmıştır. Bu üç bölümün seçilme sebebi ise simülasyon kavramını somutlaştırarak ekrana aktarmasıdır. Göstergebilimsel analiz yöntemiyle incelenen araştırmada dijital çağın görünmeyen yüzü üzerine bulgular ortaya konulmuştur. Geleceğin distopik yapısı Black Mirror dizisi ile simülasyon kuramı çerçevesinde irdelenerek görülmüştür ki modern dünya koca bir simülasyon evrenine dönüşmüştür. Teknolojinin gelişimi de insani bir çöküşü gözler önüne serecektir; çünkü dizi de belirtilen distopik bir geleceğin çok da uzakta olmadığı görünmemektedir.
  • Yayın
    Köyden indim İstanbul’a: Türkiye sinemasında iç-göç güldürüsü
    (Maltepe Üniversitesi, 2020) Balcı Gülpınar, Dilara
    Türkiye’de 1950'li yıllardan itibaren hız kazanan iç-göç hareketi, sinemada ele alınan toplumsal olayların en önemlilerinden biridir. Ülke içinde nüfusun yoğun olarak yer değiştirmesi, kırsal nüfusun azalması, kentsel nüfusun artış göstermesi pek çok sorunu da beraberinde getirmiştir. Düzensiz yapılaşma, gecekondular, işsizlik, kentlerdeki altyapı ve konut yetersizliği ve göçmenlerin yaşadıkları kültür şoku öncelikle toplumsal gerçekçi sinema yapıtlarında analiz edilmeye çalışılmıştır. Toplum sorunlarına duyarsız kalmak istemeyen; ancak ticari sinema şablonlarının dışında üretim yapma şansı bulamayan sinemacılar için mizah; Türkiye’nin siyasi, toplumsal, ekonomik ve kültürel sorunlarına dair fikirlerini seyirciye iletme adına bir çıkış yolu oluşturmuştur. Popüler bir tür olan güldürü sinemasında yönetmenler; birey ve aileleri kente göçmeye zorlayan koşulları, göçmenlerin kentte yaşadıkları sorunları, karşı karşıya kaldıkları ekonomik sıkıntıları ve kapitalist kent yaşantısına sancılı uyum süreçlerini mizah yoluyla anlatma şansına kavuşmuşlardır. Çalışmanın amacı, 1970-1980 yılları arasında çekilen iç göç konulu güldürü filmlerini analiz ederek, Türkiye sinemasında iç göçe yönelik mizahi yaklaşımları toplum bilimsel analiz yöntemi kullanarak saptamaktır.
  • Yayın
    Michel Foucault’da iktidar ve özgürlük kavramlarının Orhan Tekelioğlu, Cem Deveci ve Tina Besley’in çalışmaları bağlamında değerlendirilmesi
    (Maltepe Üniversitesi, 2018) Ateşoğlu, Nadir
    Bu çalışma “Benim rolüm insanlara hissettiklerinden çok daha özgür olduklarını göstermek” diyen Foucault’nun iktidar ve özgürlük ve kavramı üzerinde eleştirel bir tartışma yapmayı amaçlamaktadır. Michel Foucault’da “İktidar ve Özgürlük” kavramları seçilen üç makale çerçevesinde ele alınacaktır. Orhan Tekelioğlu, Cem Deveci ve Tina Besley’e ait olan bu makalelerin ortak noktası, Michel Foucault’un terminolojisini kullanarak iktidar ve özgürlük kavramları üzerine yazmayı tercih etmiş olmalarıdır. Çalışmada öncelikle her yazarın görüşleri kısaca özetlenecek ve ardından tümü için eleştirel bir değerlendirme yapılacaktır. Özellikle Foucault’un kendilik teknolojileri, etik ve özgürlük kavramları ele alınacaktır.
  • Yayın
    Eğitimde yeni ilitişim teknolojileri-internet ve sanal yüksek eğitim-
    (Sakarya Üniversitesi Yayınları, 2004) Karasar, Şahin
    İçinde bulunulan bilgi çağının en belirgin özellikleri arasında bilim, hızlı teknolojik değişmeler ve küreselleşme sayılabilir. Üretimde sermaye “bilgi” olmuş, elektrik enerjisinin yerini nükleer enerji almış ve iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte, “ulaşım-erişim” daha kolaylaşmıştır. Artan nüfus ve gereksinimlere cevap verebilmek için, her konuda, büyük kitlelerle iletişim kurma gereği doğmuştur. Bu kitlelerle ucuz ve etkili iletişim kurabilmenin önemli yollarından biri olarak, yeni iletişim teknolojilerinin kullanılması gündeme gelmiştir. İçinde bulunulan çağa iletişim çağı denmesinin ana nedenlerinden biri de, iletişim teknolojisindeki yeniliklerin günlük yaşama hızla girmesidir.1 Son yüz elli yılda, iletişim teknolojileri toplumu temelden ve süratle değiştirdi. Toplumda, her türlü mal ve hizmet üretimi ile bunların tüketimi ve daha da genelde tüm iletişim alışkanlıkları değişti. Etkinliklerdeki coğrafi alan kısıtları giderek azaldı; globalleşme arttı. Yeni iletişim teknolojileri, gelişmiş-azgelişmiş farkından çok da fazla etkilenmeden, pek çok ülkede toplumsal yaşamın bir parçası oldu.2 Çağdaş toplumların gelişmişlik düzeyleri, genellikle, ürettikleri bilim ve teknoloji ile ölçülmektedir. Bu da ancak eğitim yoluyla sağlanabilmektedir. Bu anlamda, son yıllarda yaşanan iletişim bilimi ve teknolojilerindeki hızlı gelişmeler ve uygulamadaki yaygınlık da, gelişmiş eğitim sistemlerinin yetiştirdiği, yaratıcı üretici ve tüketicilerin varlığı ile yakından ilgilidir. İletişim teknolojisindeki yenilikler her alanda olduğu gibi, eğitimde de etkili olmaktadır. Eğitim ortamı, bu teknolojilerle hızla değişmektedir. Eğitim araç ve gereçlerinin, teknolojideki bu yeniliklerle birlikte yenilenmesi, günün gereksinimlerine cevap verebilir duruma gelmesi kaçınılmazdır. Böyle bir gelişim ortamı içinde eğitime teknolojik bir nitelik kazandırma gereği de güncel konulardan biri olmuştur. Teknolojik olanaklardan yararlanmayan eğitim, artık, günün toplumsal ve bireysel beklenti ve gereksinimlerine yanıt verememektedir. Eğitim alanında kullanılan teknolojinin, ileri düzeyde çağdaş bir teknolojiye dönüştürülmesi en öncelikli konular arasındadır. Dünyada, yeni iletişim teknolojilerinin varlığı ile, sanal eğitim uygulamaları başlatılmıştır. Özellikle yüksek eğitimdeki kapasite sınırlılığı ve çalışan profesyonellerin eğitim talebi, sanal üniversite uygulamalarını daha da cazipleştirmiş ve hızla yaygınlaşmasına neden olmuştur. Büyük ölçüde teknolojik gelişmelerin etkisi ile başlamış görünen eğitimdeki bu yeni arayışların, akademik, teknik, ekonomik ve psiko-sosyal boyutları ile ciddi bir süzgeçten geçirilmesi; uygulama ile ilgili ulusal stratejiler geliştirilmesi önem kazanmaktadır. Teknolojideki bu büyük atılımın gerisinde kalmamak için, Türkiye’de de, kuramsal ve pratik çalışmalara gerek vardır. Özellikle, bu alandaki öncü roller ve işbirliği mekanizmaları incelemeye değer konulardır. Böylece, Türkiye gibi, bu yeni modellere daha yoğun olarak ilgi duyan ülkelerin, genelde “sanal eğitim” ve özelde “sanal üniversite” konusunda izleyebilecekleri stratejilerin tespiti de kolaylaşacaktır.
  • Yayın
    Hızla yaşlanan, karmaşık ve uzun ömürlü toplumlar için hazır mıyız?
    (Maltepe Üniversitesi, 2019) Baysan, Semra; Telli, Gonca
    2020 yılına gelindiğinde, 60 yaş ve üstü bireylerin beş yaşından küçük çocuklardan daha fazla olması ve 2050 yılı itibariyle de dünyanın yaşlı yetişkin nüfusunun iki katına çıkarak 2 milyara ulaşması beklenmektedir. Bu rakamlar “Hızla Yaşlanan Karmaşık ve Uzun Ömürlü Toplumlar İçin Hazır Mıyız” sorusunu gündeme getirmektedir. Bu çalışmada Dünyada ve Türkiye’deki yaşlı insanların sayısının artmasının ekonomik ve sosyal boyutları ile sosyal farklılar araştırılmıştır. Dünyadaki ve Türkiye’deki güncel durumu ve yaşlı insanların değişen ihtiyaçlarının, hükümetler, politikalar, pazarlama, yeni ürünler ve hizmetler üzerindeki etkisini anlamak için bir tarama çalışması gerçekleştirilmiş ve hazır mıyız sorusuna yanıtlar aranmıştır. Günümüzde tüm dünyada toplumların refahını arttırmak için teknolojik sistemlerin kullanımı giderek artmaktadır. Dijital teknolojiler ve dijitalleşme, insanların iş yapma ve iletişim şeklini değiştirmiş ve dijital dönüşüm, yepyeni roller, meslekler, pazarlar ve hizmetler geliştirmiştir. Tıptaki gelişmeler, dijitalleşme ve refahtaki artış, yaşam beklentisindeki artışı da beraberinde getirmektedir. Ülkelerdeki mevcut refah sistemleri geliştirilirken, yaşlanan toplumların kendi sağlık sorunları ile daha iyi başa çıkmaları ve sağlıklarını iyileştirme sürecine katılmaları hedeflenmektedir. Böylece yaşlanan toplumlarla ilgili, örneğin, kronik patolojik durumların sıklığı gibi sorunların ve artan sağlık harcamalarının çözümüne de katkıda bulunmak mümkün olabilecek, yaşlılara sağlıklı ve güvenli bir yaşam tarzı sağlanabilecektir. Sadece hükümetler, kurumlar, sigortacılar, sağlık ve pazarlama uzmanları değil, aslında tüm sektörler ve paydaşlar bu yeni düzene uyum sağlayabilecek ve bu değişimi karşılayabilecek yollar aramakta ve aktif olarak uzun ömürlülüğü teşvik etmektedirler. Teknolojik yenilikler ve uygulamalar aracılığıyla, aktif ve akıllı yaşlanma teşvik edilebilecek, yaşlıların daha hareketli ve bağımsız yaşayabilmeleri sağlanabilecek ve yaşlanan nüfusun zorlukları karşılanabilecek ve giderek daha fazla sayıda yaşlı vatandaş aktif ve birbiriyle bağlantılı hayatlar yaşayabilecektir. Dünyadaki ve Türkiye’de güncel durum yaşlı dostu, akıllı şehirler ve dijitalleştirilmiş kent yönetimi, konut ve iç mekan tasarımları, yaşlanan toplum için üniversite ve eğitim ihtiyaçları, sürekli öğrenmenin teşvik edilmesi, özel ya da kamusal yaşlı bakım evleri, yaralanmaların önlenmesi, yaşamı koruma, kişisel temizlik, yaşlıların mali istismarının önlenmesi, finansal koruma, beyindeki bilişsel değişikliklerle mücadele, iyi yaşlanma için özel tasarımlar, erken yaşlardaki sağlığı ve refahı teşvik etmek için yapılan faaliyetler ve teknolojinin kullanımı gibi çabalarla yaşlıların yaşamlarının daha bağımsız, daha verimli ve daha yüksek bir yaşam kalitesiyle daha güvenli hale getirilmesi gibi konular hakkında tarama çalışması yapılmıştır. Gelecek bu gelişmeler ışığında umut verici gibi görünmektedir. Bazı ülkelerde çok önemli atılmıştır. Türkiye’nin önündeki yol ise daha uzundur. Ayrıca insan yaşlanmasının karmaşıklıklarının anlaşılması, ülkelerin sağlık sistemlerinde yaşlıların sağlığını iyileştirmek için uygun müdahaleleri geliştirmesi gerekmektedir. Bu da multidisipliner ve bütüncül yaklaşımlarla mümkün olabilecektir.
  • Yayın
    Eleştirel ekonomi politik perspektiften devlet ve medya ilişkisi
    (Maltepe Üniversitesi, 2018) Yaylagül, Levent
    Bu makalede, eleştirel ekonomi politik bir çerçeveden, medya ve devlet/ hükümet ilişkileri analiz edilmiştir. İletişim endüstrisindeki üretim, dağıtım ve tüketim ilişkileri hiçbir zaman sadece pazar mekanizması içerisinde gerçekleşmez. Devlet ve hükümetler bu alana doğrudan düzenleyici güçler olarak müdahale ederler ve medya politikalarını belirlerler. Özellikle 1980’li yıllarda, neo-liberal ekonomi politikalarına geçişle birlikte, hükümetler medya politikalarını da kuralsızlaştırarak bu alanı büyük sermaye gruplarına açmıştır. Kamu mülkiyetine konu olan elektronik medya alanının sermayeye açılmasıyla birlikte medya sektörü daha önce görülmemiş şekilde büyümüştür. Politikacılar, sağlıklı bir kamusal alan yaratmak ve çoğulculuğu sağlamak söylemiyle meşrulaştırdıkları neoliberal politikalar çerçevesinde, şirket çıkarlarını koruyan yasal düzenlemeleri yaparak iletişim alanında sahiplik yapısının yoğunlaşmasına yol açmışlardır. Bu durum, iletişim sektörünün, birbirleriyle işbirliği yapan ekonomik yapılar ve siyasi iktidarlar tarafından kamunun aleyhine olacak şekilde nasıl sınırlandırıldığını ortaya koymaktadır. Hükümetler tarafından, büyük sermayenin çıkarına olan siyasi düzenlemelerle oluşan mülkiyet yoğunlaşması sonucunda, iletişimsel ürünlerin üretim, dağıtım ve tüketimi kısıtlanmakta, bu alandaki rekabet azalmakta, insanlara sunulan bilgi içeriği ve seçenekler azalırken eğlence ve tüketim odaklı bir yayıncılık anlayışı bu alana egemen olmaktadır.
  • Yayın
    Köyden indim İstanbul’a: Türkiye Sinemasında iç-göç güldürüsü
    (Maltepe Üniversitesi, 2020) Balcı Gülpınar, Dilara
    Türkiye’de 1950'li yıllardan itibaren hız kazanan iç-göç hareketi, sinemada ele alınan toplumsal olayların en önemlilerinden biridir. Ülke içinde nüfusun yoğun olarak yer değiştirmesi, kırsal nüfusun azalması, kentsel nüfusun artış göstermesi pek çok sorunu da beraberinde getirmiştir. Düzensiz yapılaşma, gecekondular, işsizlik, kentlerdeki altyapı ve konut yetersizliği ve göçmenlerin yaşadıkları kültür şoku öncelikle toplumsal gerçekçi sinema yapıtlarında analiz edilmeye çalışılmıştır. Toplum sorunlarına duyarsız kalmak istemeyen; ancak ticari sinema şablonlarının dışında üretim yapma şansı bulamayan sinemacılar için mizah; Türkiye’nin siyasi, toplumsal, ekonomik ve kültürel sorunlarına dair fikirlerini seyirciye iletme adına bir çıkış yolu oluşturmuştur. Popüler bir tür olan güldürü sinemasında yönetmenler; birey ve aileleri kente göçmeye zorlayan koşulları, göçmenlerin kentte yaşadıkları sorunları, karşı karşıya kaldıkları ekonomik sıkıntıları ve kapitalist kent yaşantısına sancılı uyum süreçlerini mizah yoluyla anlatma şansına kavuşmuşlardır. Çalışmanın amacı, 1970-1980 yılları arasında çekilen iç göç konulu güldürü filmlerini analiz ederek, Türkiye sinemasında iç göçe yönelik mizahi yaklaşımları toplum bilimsel analiz yöntemi kullanarak saptamaktır.
  • Yayın
    Eleştirel söylem çözümlemesinin eleştirel haber araştırmalarına katkısı ve sunduğu perspektif
    (Maltepe Üniversitesi, 2017) Karaduman, Sibel
    Dil ve ideolojik sistem birbiriyle etkileşen ve döngüsel bir yapı içinde birbirinin oluşumunda yer alan kavramlardır. İdeoloji anlamlandırmalarında simgesel düzen kendini dil aracılığıyla ifade ederken, dilin kullanımı ile oluşan söylemin çözümlemesi toplumsal düzenin dinamiklerini anlamada veriler sunmaktadır. Söylem, ideolojilerin oluşumunda kilit bir rol oynar ve toplumsal iktidar söylem tarafından yeniden üretilmektedir. Medya metinlerinin (özellikle anlatı türü olarak haberin) yapısını oluşturan içerikleri ve kullanılan stratejileri ortaya çıkarmada söylem önemli bir çıkış noktası sağlamaktadır. Özellikle 1970’li yıllardan sonra medya çalışmalarında daha sıklıkla yapılan eleştirel haber analizleri, Kültürel Çalışmalar’ın da etkisiyle dil, anlam, ideoloji ve söylem bağlamlarında değerlendirilmeye başlamış, medya metinlerini çözümlerken toplumsal güç ve iktidar ilişkilerinin metin içeriklerinde nasıl inşa edildikleri araştırılmıştır. Haber metinleri dilsel yapılanması ve kurgulanan söylem yapıları, içinde ideolojiyi barındırmaktadır. Haber söyleminin ideolojik olduğundan yola çıkan dilbilimci Teun v. Dijk, haber metin analizlerinde uygulamak için geliştirdiği eleştirel söylem çözümlemesi formülasyonuyla haber söylemi içinde yer alan ideolojik pratikleri, güç ve iktidar ilişkilerini, anlamsal inşayı ortaya çıkarma adına haber araştırmalarına önemli katkılar sağlamıştır. Haber söylemiyle ilgili kavramsallaştırmalar ve bu kavramların oluşturduğu zihinsel harita, eleştirel ha-ber araştırmaları alanını anlamımıza ve bu alanda derinlikli araştırmalar yapabilmemize imkan sağlamaktadır. Dolayısıyla bu çalışma, eleştirel haber araştırmalarında kullanılan Eleştirel Söylem Çözümlemesi yönteminin özellikle Teun v. Dijk’ın açtığı perspektif izleğinden giderek, alana sağladığı katkıları tartışmayı ve ele almayı amaçlamaktadır.
  • Yayın
    Yeni bir haber mecrası olarak internet gazeteciliği: Facebook ve Twitter kullanımları üzerine bir araştırma
    (Maltepe Üniversitesi, 2018) Aral, Ezgi
    Yeni iletişim teknolojilerindeki gelişmeler ve internetin sunduğu imkanlar paralelinde gazetecilik değişime uğramış ve yeni bir gazetecilik türü olan internet gazeteciliği ortaya çıkmıştır. İnternet alanındaki son gelişmeleri temsil eden ve gün geçtikçe kullanımı artan sosyal medya, iletişim konusunda sağladığı imkanlar ve getirdiği kolaylıklar ile internet gazeteciliği için vazgeçilmez bir araç olarak yerini almıştır. Bu doğrultuda, çalışma kapsamında ilk olarak internet gazeteciliğinin temelleri ve tarihsel gelişimi ele alınmış, sosyal medya kavramına ilişkin tanımlar yapılmıştır. Sonrasında, örneklem olarak seçilen dört internet gazetesinin 1-7 Kasım 2018 tarihleri arasındaki haber sayıları ile Facebook ve Twitter’daki paylaşımları incelenmiştir. Ayrıca örneklem olarak seçilen internet gazetelerinin yöneticileri ile yüz yüze görüşme yapılarak çalışmaya ek veriler sağlanmıştır.
  • Yayın
    Günümüz Türk Animasyon Sineması’na modernleşme kuramları ekseninde bir bakış
    (Maltepe Üniversitesi, 2017) Çetin Erus, Zeynep
    Türk Sineması’nın özellikle kendi anlatım diline kavuştuğu 1950’li yıllarından itibaren dönemin iktidarları-nın modernleşme politikalarının da etkileriyle farklı sinema türleri denenmiş, bunlardan biri olan animasyon türü de kendi sinema diline farklı evrelerden geçerek gelmiştir. Günümüzde sayıları gittikçe artan şekilde sinemalarda ve yerli çocuk kanalları başta olmak üzere TV kanallarında sıklıkla gördüğümüz animasyon yapımlardan yerli animasyon sinema filmlerine modernleşme kuramları ekseninde bakmak bu çalışmanın konusudur. Çalışma, günümüz animasyon filmlerine modernleşme kuramlarının gelenek-modern ikilemi e-skeni üzerinden RGG yaAs filmi özelinde bakmayı amaç edinmiştir. Çalışmanın kuramsal bölümünde litera-tür taraması, analiz bölümünde içerik ve söylem analizi yöntemleri kullanılmıştır. Çalışmada RGG Ayas’ta geleneksel öğelerin modern bir üslupla yorumlandığı görülmüştür. Ayrıca filmde Batılı ülkelerin ideolojileri ve kültürlerine ait unsurların da azımsanmayacak oranda yer aldığına dair veriler elde edilmiş ve bu veriler değerlendirilmiştir.
  • Yayın
    Günümüz Türk Animasyon Sineması’na modernleşme kuramları ekseninde bir bakış
    (Maltepe Üniversitesi, 2017) Çetin Erus, Zeynep; Alıcı, Birgül
    Türk Sineması’nın özellikle kendi anlatım diline kavuştuğu 1950’li yıllarından itibaren dönemin iktidarlarının modernleşme politikalarının da etkileriyle farklı sinema türleri denenmiş, bunlardan biri olan animasyon türü de kendi sinema diline farklı evrelerden geçerek gelmiştir. Günümüzde sayıları gittikçe artan şekilde sinemalarda ve yerli çocuk kanalları başta olmak üzere TV kanallarında sıklıkla gördüğümüz animasyon yapımlardan yerli animasyon sinema filmlerine modernleşme kuramları ekseninde bakmak bu çalışmanın konusudur. Çalışma, günümüz animasyon filmlerine modernleşme kuramlarının gelenek-modern ikilemi ekseni üzerinden RGG Ayas filmi özelinde bakmayı amaç edinmiştir. Çalışmanın kuramsal bölümünde literatür taraması, analiz bölümünde içerik ve söylem analizi yöntemleri kullanılmıştır. Çalışmada RGG Ayas’ta geleneksel öğelerin modern bir üslupla yorumlandığı görülmüştür. Ayrıca filmde Batılı ülkelerin ideolojileri ve kültürlerine ait unsurların da azımsanmayacak oranda yer aldığına dair veriler elde edilmiş ve bu veriler değerlendirilmiştir.
  • Yayın
    Anlatı kuramı ve reklamda kullanımı: anlatı analizi çerçevesinde bir inceleme
    (Maltepe Üniversitesi, 2017) Şardağı, Emine; Yılmaz, R, Ayhan
    Anlatılar insanların birbiriyle iletişim kurmasında ve iknada etkili olan araçlardan biri olarak görülmektedir. Günümüzde reklamlarda bu unsur yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Doğrudan bir ürün/ hizmet satışı gerçekleştirmek yerine bunu anlatı formatında bir reklamın içerisine yerleştirdiğinde tüketicinin mesaja karşı koyma direnci daha azalmaktadır. Çalışmanın amacı; anlatı kuramının reklamda nasıl oluşturulduğunu, anlatının kronoloji- nedensellik ve ahenk -uygunluk bakımından nasıl yapılandırıldığını göstermeye çalışmaktır. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden biri olan anlatı analizi kullanılmıştır. Bu kapsamda son dönemlerde televizyonlarda sıklıkla yayınlanan ve üzerinde konuşulan reklamlardan biri olan #Allianz Seninle isimli reklam filmi incelenmiştir. Çalışmada reklamda sunulan değer ve özelliklerin doğrudan gösterilmek yerine küçük göstergeler ve hikâyenin içerisine yerleştirilerek verilmeye çalışılmasının önemi aktarılmaya çalışılmıştır.
  • Yayın
    Ulusal pazardan küresel pazarlara uzanan süreçte Türk dizilerinin gelişimi
    (Maltepe Üniversitesi, 2016) Öztürk, Melek; Atik, Abdulkadir
    2000’li yıllarda Türkiye’de uygulanan küresel pazar politikalarının ve medya sektöründe yaşanan canlanmanın en önemli yansımalarından biri dizi filmler olmuştur. Kısa sürede kendi başına bir sektöre dönüşecek kadar hızlı büyüyen ve uluslararası bir boyut kazanan yerli yapım diziler bir yandan ulusal televizyon kanallarında en fazla izlenen popüler programlar haline gelirken diğer yandan ulusal sınırları aşarak ihraç edilen yapımlara dönüşmüştür. Türkiye’de her yıl yüzün üzerinde dizi üretilmektedir. Gerçekleştirilen her 4 diziden 3’ü ise 103 ülkeye ihraç edilmektedir. Başta Ortadoğu ve Balkan ülkeleri olmak üzere ABD, Şili, Ekvator, Çin, Rusya, Pakistan gibi dünyanın dört bir yanına pazarlanan Türk dizilerinin halihazırda 400 milyon izleyicisi olduğu öngörülmektedir. Bu rakamlar Türkiye’yi Amerika’dan sonra dünyaya dizi ihraç eden ikinci ülke konumuna getirmektedir.
  • Yayın
    Peter Wollen’in karşı sinema kavramı
    (Maltepe Üniversitesi, 2017) İpek, Özgür
    Bu çalışmada Peter Wollen tarafından ortaya atılan karşı sinema kavramı ele alınmıştır. Söz konusu kavramı detaylandırmadan evvel ana akım sinemanın genel özellikleri üzerinde durulmuş ve daha sonra konvansiyonel film yapım pratiklerinden uzaklaşan çağdaş sinemaya yer verilmiştir. Bu birbirinden oldukça farklı iki sinema anlayışının ardından nihai olarak karşı sinema kavramı ve bu kavramın işaret ettiği temel sinemasal nitelikler masaya yatırılmıştır.
  • Yayın
    Yugoslav Sineması ve Balkanizm sonrası Bosna-Hersek Sineması’na Bakış: Danis Tanovic Sineması örneklemi
    (Maltepe Üniversitesi, 2016) Akova, Sibel
    Her bir argümanı ile güncel yaşam pratiklerinden soyutlanmaya olanak tanıyan, büyüsü ile sanatın en çekici dallarından biri olan sinema, kuşkusuz ki olayların, öykülerin, karakterlerin ve hikayelerin betimlendiği mekanlar ile hafızalarda yer edinir. Görkemli dekorları ve büyülü mekanları ile hayaller kurdurabilen, gerçeğe en yakın görüntüleri ile yaşamı sorgulatabilen sinema, mekan kurguları ile anlatılmak istenenin (içerik) kurgu, ideoloji, mizansen ve form gibi sembolik anlatım araçlarını kullanarak, düşün dünyasını zenginleştirmektedir. Toplumsal referansların izdüşümü niteliğine haiz sinema, içeriği, mekanlarının tasarımı, hikayenin gücü ve oyuncularının ifadeleri ve öğeleri ile birey ve toplumlara, gerçek veya hayal söylenmek isteneni, düşünsel ipuçları aracılığı ile görsel algı yaratarak akıl gözüne hitap etmektedir. Çalışma ile ‘’insanlık için, aydınlık için, gelecek için sinema yapıyoruz, filmlerimiz insanlık mücadelesi içindir, kriterlerimiz yoktur’’ söylemi ile hareket eden, sinema disiplini içerisinde farklı bir kıymete sahip Yugoslav Sinemasının (1945-1991) tarihi seyri incelenerek, dönemin iktidarının sinema sanatına bakış açısı ve beklentileri ile dönemin şartları içerisinde mevcut olan siyasal ve toplumsal olayların sinema disiplini üzerindeki etkileri ile sinema yapımcılarının iktidara karşı itaatkar ve muhalif şeklindeki zıt duruşları irdelenmiştir. Yugoslavya’nın dağılma süreci itibariyle, 1992 yılından günümüze kadar olan süreç içerisinde, BosnaHersek ülkesinde sinema sanatının durumu hakkında saptamalar yapılmaya çalışılmıştır. Çalışma karşılıklı görüşme tekniği ile hazırlanmıştır. Karşılıklı görüşme ise BosnaHersek sinemasının en güçlü temsilcilerinden biri olan Yönetmen Danis Tanovic ile gerçekleştirilerek, Yugoslav, Bosna-Hersek ve Danis Tanovic sinemaları üzerine tespitleri içermektedir. Çalışma ile literatürde, Yugoslavya Sineması’na dair olan mevcut eksikliği tamamlayabilmek amaçlanmaktadır.
  • Yayın
    27 Mayıs döneminde iktidar ve yerel basın ilişkileri: Demokrat Türkiye Gazetesi (Şanlıurfa İçin Hizmet Gazetesi)
    (Maltepe Üniversitesi, 2019) Okutan Akalın, Ebru
    Bu çalışma iktidar ve yerel basın ilişkilerini 27 Mayıs döneminde Şanlıurfa ilinde yayın yapan Demokrat Türkiye (Şanlıurfa İçin Hizmet) Gazetesi örneği üzerinden tartışır. Kuruluşundan bir yıl sonra 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesiyle karşılaşan Demokrat Türkiye (Şanlıurfa İçin Hizmet) Gazetesi'nin müdahaleyi bir yerel basın örneği olarak nasıl karşıladığı ve nasıl etkilendiği bu çalışmanın temel sorusunu oluşturur. Yöntemsel olarak çalışma gazetenin sahibi Ömer Okutan ile yapılan görüşmelere ve askeri iktidarın ülkenin idaresini Demokrat Türkiye Partisi hükümetinden aldığı 27 Mayıs 1960 tarihten itibaren bir yıllık gazete arşivinde yayınlanan haberlerin söylem analizine dayanır. Yapılan literatür araştırmasında 27 Mayıs döneminin yerel basına olan etkileri üzerine herhangi bir çalışmaya rastlanılmamıştır. Çalışma basın iktidar ilişkilerini bir yerel gazete örneği üzerinden tartışarak bu konuda bir açığı kapayabilecek olması ve yeni çalışmalara kaynaklık edebilmesi bakımından önem taşımaktadır. Çalışma yaygın basın düzeyinde liberal yönüyle ön plana çıkan 27 Mayıs döneminin yerel basın düzeyinde otoriter yönünün baskın olduğunu tartışır. Sonuçta bu dönemde haber dilinde temkinli bir yaklaşımın izlendiği, gazetenin içeriğinin değişerek iktidarın yayın organı haline geldiği ve yerel basının yerel işlevinin zayıfladığı görülmüştür.
  • Yayın
    Heterotopias and confrontations: cinema and literature as the mirrors of new visions of Turkey
    (Maltepe Üniversitesi, 2015) Çağlar, Berkant; Futtu, Melike
    Turkish society is continuously exposed to various processes of social transformation. These transformations can be evaluated as the reflections of the internal and external changes with economic, political, social and cultural dimensions. Neoliberalism, globalization, political Islam and identity politics might be seen as the main phenomena that determine the forms of social changes in Turkey. These wide arrays of changes have unsurprisingly found their reflections in many different spheres of cultural production. New Turkish Cinema and Contemporary Literature of Turkey have been prominent ones among these spheres. For instance, unlike the Yeşilçam Cinema, The New Turkish Cinema has problematized and revealed the previously ignored subjects of Turkish cinema through creating new narratives. At this juncture, this study is aimed to examine the changing structure of Turkey by considering categories of class, gender and ethnicity under the grand concept of space. The theoretical framework is constituted by Michel Foucault’s notion of heterotopia and Richard Sennett’s notion of confrontation to extensively address the issue of space in Turkey. The study used the focus group technique to get other opinions on exemplifying cases.