Hemşirelik Yüksekokulu Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 109
  • Yayın
    Alzheimer hastalığında kognitif bozulmaya vasküler risk faktörlerlerinin etkisi
    (Akademik Geriatri Derneği, 2011) Çınar, Nilgün; Meral, Bozdemir; Kartal, Pelin; Şahin, Şevki; Karşıdağ, Sibel
    Güncel literatürde vasküler risk faktörleri ve Alzheimer hastalığı (AH) arasında güçlü bir bağlantı olduğu belirtilmektedir. Vasküler risk faktörlerinin uygun tedavisi ile kognitif bozulma önlenebilir veya durdurulabilir. Çalışmamızda AH olgularındaki vasküler risk faktörlerinin kognitif bozulmaya olan etkisini, nörokognitif testler ile birlikte karşılaştırmayı amaçladık.
  • Yayın
    Hemşireliğin gücü
    (Maltepe Üniversitesi, 2009) Yılmaz, Mualla
    Hemşirelik ve olumlu davranışların insan üzerindeki etkileri hakkında bir öykü.
  • Yayın
    Kahkaha yogasının ruh sağlığı üzerine etkileri
    (Güven Plus Grup A.Ş., 2019) Özer, Zülfünaz; Ateş, Sebahat
    Kahkaha, mutluluğun görsel bir şekilde anlatımı ya da sevinç duygusu olarak kabul edilmektedir. Kahkaha bulaşıcıdır, birey güldüğü zaman yanında bulunan kişi bu durumdan etkilenerek gülmeye başlamaktadır. Kahkaha gerginlik, kaygı, nefret ve öfke gibi olumsuz duyguları azaltmakta, bireylerde stres ve depresyonu hafifleterek kişilerarası ilişkilerinin gelişmesine yardımcı olabilmektedir. Kahkaha yogası vücutta stres hormonlarının düzeyini azaltarak zihinsel fonksiyonu güçlendirir; depresyon ve anksiyete düzeyini azaltır, uyku kalitesinde bozuklukları düzeltir, kişilerarası ilişkiyi ve sosyal etkileşimi arttırarak psikolojik iyilik hali sağlar. Bu çalışmada kahkaha yogasının ruh sağlığı üzerine etkisi ele alındı.
  • Yayın
    Obezite ve problemli internet kullanımı
    (Güven Plus Grup A.Ş., 2019) Özdemir, Tuğba; Ateş, Sebahat
    Obezite, 21.yüzyılın en önemli halk sağlığı sorunlarından biridir. Sağlıklı besin seçimi, uygun fiziksel aktivite ve destekleyici çevre ile obezite önlenebilir bir hastalıktır. İnternet, bilimin hayatımıza soktuğu en önemli ve etkili araçlardan biridir. Son yıllarda, akıllı telefonlar büyük ölçüde kullanılabilir hale geldikçe, internete ulaşmak çok daha kolaylaşmış ve kullanıcı sayısı artmıştır. Obeziteye sebep olabilecek nedenlerden biri olan problemli internet kullanımının da kontrol altına alınmadığı takdirde toplum içindeki tüm bireyleri olumsuz etkileyebilecek kuvvet haline gelebileceği öngörülmektedir. 2016 yılında, 41 milyon bebek ve küçük çocuk aşırı kilolu veya obez idi. Günümüzde ise 124 milyon çocuk ve ergen obezdir ve son kırk yılda on kat artış göstermiştir. Beş çocuk ve ergenden biri aşırı kilolu veya obezdir. Ergenler internet bağımlılığında yetişkinlere göre daha savunmasızdır ve internet bağımlılarının sosyal hayatı, psikolojisi ve yaşam tarzı alışkanlıkları bu bağımlılıktan etkilenebilir. Ergenlerde görülen fazla televizyon seyretme, bilgisayar ile ilgilenme isteği, yetersiz fiziksel aktivite ailenin yaşam stili ile yakından ilişkilidir ve aktivite eksikliğinin fazla olması ise obezite ile yakından ilişkilidir. Bazıları problemli bir internet kullanımının fiziksel aktiviteyi azalttığını ve hareketsiz yaşam tarzının kilo almasına ve ilişkili semptomlara neden olabileceğini öne sürmüşlerdir. Problemli internet kullanımı bireylerde depresyon, yalnızlık, sosyal çevreyle olan bağların zayıflaması gibi sorunları ortaya çıkarabilmektedir. Öncelikle önleyici müdahalelerin geliştirilmesi amacıyla ailelere, internetin sağlıklı ve patolojik kullanımıyla ilgili bilgilendirmenin yanı sıra özellikle adölesan bireylerin internetin kullanımına yönelik alenin kontrolünün sağlanması ve ailelerin de önleyici yöntemleri kullanması yönünde teşvik edilmelidir.
  • Yayın
    Cerrahi birim yönetici hemşirelerinin kanıta dayalı uygulamaları ve araştırma sonuçlarını kullanım engelleri ve önerileri: tanımlayıcı araştırma
    (Türkiye Klinikleri, 2022) Ongün, Pınar; Ayoğlu, Tulüha; Öztürk Kandemir, Didem; Akyüz, Nuray
    Amaç: Bu araştırma, cerrahi birim yönetici hemşirelerinin kanıta dayalı uygulamaları ve araştırma sonuçlarını kullanım engelleri konusunda görüşlerini ve önerilerini belirlemek amacıyla gerçekleştirildi. Gereç ve Yöntemler: Tanımlayıcı tipteki araştırmanın evrenini, Kasım 2016-Ağustos 2017 tarihleri arasında İstanbul Avrupa yakasında bulunan devlet, eğitim araştırma ve üniversite hastanelerinde çalışan 160 cerrahi birim yönetici hemşiresi oluşturdu. Çalışma örnekleminin belirlenmesinde evreni belli olan örneklem hesaplama formülü kullanılarak örneklem sayısı 113 olarak belirlendi. Verilerin toplanmasında, literatür doğrultusunda hazırlanan 'Bilgi Formu' ve 'Hemşirelik Araştırmalarından Yararlanmada Engeller Ölçeği' kullanıldı. Verilerin değerlendirilmesinde sayı, yüzde, ortalama, bağımsız gruplarda t-testi ve ANOVA testi kullanıldı. Bulgular: Cerrahi birim yönetici hemşirelerinin, %60,17'sinin mesleki derneklerin yayımladığı kanıta dayalı klinik rehberlerden haberdar olduğu belirlendi. Yönetici olarak hemşirelerden araştırma yapmaya daha istekli ve meraklı olmalarını; akademisyenlerden ise bu konu ile ilgili alanda çalışan hemşirelerle daha çok bir arada olmalarını bekledikleri saptandı. Cerrahi birim yönetici hemşirelerin, araştırma sonuçlarını kullanmasını engelleyen en önemli etmenin; hemşirelerin araştırmaya ilgi duymaması olduğu belirlendi. Ayrıca yönetici hemşireler tarafından en çok engelin 'kurum/çalışma ortamı', en az engelin ise 'araştırma sunumu' alt boyutunda olduğu saptandı. Sonuç: Yönetici hemşirelerin kanıta dayalı uygulamaların ve araştırma sonuçlarının kullanımına ilişkin engelleri olduğu bulundu. Bu bağlamda kanıta dayalı uygulamaların kullanımı ile ilgili farkındalığın artırılması konusunda kurum ve çalışma ortamına özgü engellerin araştırılarak uygulamaya geçirilmesinde çözümüne yönelik gerekli birim ve kişilerle iş birliği için daha fazla görev üstlenilmesi önerilebilir.
  • Yayın
    Turkish version of nursing students' perception of instructor caring (T-NSPIC): Assessment of reliability and validity
    (Turkiye Klinikleri, 2020) Kaçan, Havva
    Objective: This study was carried out to assess the validity and reliability of the Turkish version of nursing students' perception of instructor caring. Material and Methods: While the methodological study's population was composed of all Maltepe University School of Nursing students, its sample was composed of 320 students. Nursing Students' Perception of Instructor Caring Scale was used to collect data. In the validity study of the scale, language equivalence was ensured, expert opinions were obtained for content validity, and exploratory and confirmatory factor analysis was used for construct validity. Cronbach's alpha coefficient, item-total correlation and test-retest reliability were done within the reliability analysis of the scale. Results: In accord with experts' opinions, it was determined that all items should remain in the scale. Two items that showed a factor weight value below of 0.30 as the result of a factor analysis was removed from the scale. The scale's Cronbach alpha coefficient was found to be 0.94 and sub-dimensions' Cronbach alpha levels were found to vary between 0.83 and 0.91. Conclusion: 'Turkish Version of Nursing Students' Perception of Instructor Caring Scale' is a reliable and valid assessment instrument in determining the nursing students' perception of instructor caring in the Turkish society.
  • Yayın
    Use of alcohol containing caps for preventing bloodstream infections: A randomized controlled trial
    (SageJournals, 2020) Taşdelen Öğülmen, Deniz; Ateş, Sebahat
    A majority of bloodstream infections seen in intensive care units stem from intravascular catheters used on patients. Catheter hubs are the entrance for pathogenic microorganisms into the inner surfaces of the catheters. The pathogenic microorganisms colonization in the mentioned areas can cause central line-associated bloodstream infection (CLABSI). This study was conducted as a randomized controlled trial to investigate the effect of alcohol-containing caps on the prevention of CLABSI. Total of 95 patients participated in the study. Isopropyl alcohol-containing caps were used for protecting the needle-free connectors closing the hubs of the central venous catheters in the intervention group. However, the control group patient received standard catheter caps. There was a statistically significant difference between groups in terms of infection distribution (X2 = 13.058; p < 0.001). The risk of infection in the control group was 13.7 times higher than the risk of infection in the intervention group. Our results suggest that alcohol-containing caps are effective or in preventing CLABSI. These findings suggest that alcohol-containing caps on ports are effective in preventing CLABSI.
  • Yayın
    Cerrahi operasyon geçiren hastaların konfor düzeyinin değerlendirilmesi
    (Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı, 2020)
    Amaç: Bu araştırma, cerrahi operasyon geçiren hastaların konfor düzeylerinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırma tanımlayıcı bir araştırmadır. İstanbul’da bir vakıf üniversitesi hastanesinde, Mayıs 2017’de yürütülmüştür. Araştırmanın evrenini, cerrahi operasyon geçiren hastalar, örneklemini araştırma kriterlerini karşılayan 189 hasta oluşturmuştur. Veri toplama aracı olarak “Hasta Tanıtıcı Bilgi Formu” ve “Genel Konfor Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırma için etik kurul izni ve hastalardan bilgilendirilmiş onam alınmıştır. Bulgular: Hastaların genel konfor düzeyleri %56 bulunmuştur. Çevresel konfor %52, fiziksel konfor %54, psikospirütüel konfor %64 ve sosyokültürel konfor %67 olarak belirlenmiştir. Hemşirelik bakımından memnuniyet ile konfor arasında pozitif yönde bir ilişki bulunduğu, kronik hastalık varlığının konforu negatif etkilediği, kişisel mahremiyete özen göstermenin konforu artırdığı, servislerdeki konfor düzeylerinin birbirinden farklı olduğu, cinsiyet ve medeni durumun konfor üzerinde fark oluşturmadığı belirlenmiştir. Sonuç: Cerrahi operasyon geçiren hastaların konforunu artırıcı fiziki, çevresel, psikospirütüel, sosyokültürel araştırmaların yapılması hastaların kişisel mahremiyetlerine özenli davranılması, konforu artırıcı girişimsel araştırmaların yürütülmesi önerilebilir.
  • Yayın
    Yaşlılıkta kronik hastalıkların yönetimi ile ilişkili faktörler
    (Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı, 2019) Akın, Semiha
    Dünyada nüfusun yaşlanmasıyla birlikte kronik hastalıkların insidansı hızla artmaktadır. Yaşlı bireylerde kronik hastalıklar nedeniyle yaşam kalitesi ve bakım gücü olumsuz etkilenmekte ve ölüm riski artmaktadır. Yaşlılarda kronik hastalıkların yönetimini etkileyen çeşitli faktörler bulunmaktadır. Kronik hastalıklarının yöntemini yaşlıkta görülen fizyolojik ve psikolojik değişiklikler, sosyo-kültürel ve ekonomik değişkenler, sağlık profesyonellerinin bilgi düzeyi ile tutumları, iletişim ve sağlık sistemi önemli düzeyde etkilemektedir. Kronik hastalıkların yönetimi hastalığı tedavi etmekle birlikte hastanın öz-yönetim becerisi kazanmasını, hastalık ile yaşamayı öğrenmesi için eğitim ve öğretimin planlanmasını kapsamaktadır. Sağlık profesyonelleri hasta ve ailesi ile etkin iletişim sağlamalı, hastaları hastalıkları hakkında bilgilendirmeli, hasta bakımının sürekliliğini sağlanmalı, depresyon, yorgunluk, stres, uyku bozuklukları ve kızgınlık gibi sorunlar ile başa çıkabilme yollarının öğretilmelidir. Yaşlılıkta kronik hastalıkların önlenmesi ve yönetimi multidisipliner yaklaşımı ve geriatri alanında uzman olan sağlık profesyonellerinin aktif roller üstlenmesini gerektirmektedir
  • Yayın
    Doğum sonu dönemde evde bakım ve perinatoloji hemşiresinin gelişen rolleri
    (Marmara Üniversitesi, 2020) İnam, Özen; Yeşiltepe Oskay, Ümran
    Perinatoloji hemşireliği ile kadın sağlığını gebelik sürerken, doğum esnasında ve doğum sonu dönemde korumak ve geliştirmek hedeflenmektedir. Bu hedef doğrultusunda perinatoloji hemşiresi gebeyi ve lohusayı evde takip edip, evde bakımını gerçekleştirebilmektedir. Perinatolojide evde bakım uygulamaları; hastane yatışlarının kısalması ve evde bakımın kadının konforu ile bağımsızlığını artırması gibi pek çok olumlu nedenlerle daha fazla önem kazanmaya başlamıştır. Özellikle doğum sonrası, hastaneden taburcu olduktan sonra lohusa ve bebeğinin sağlığının korunması açısından evde takibinin yapılması için ev ziyaretlerinin planlanması önemlidir. Bunların yanı sıra ailenin ebeveynliğe hazırlığı, bebek bakımı gibi konularda eğitim ve desteğe ihtiyacı olmaktadır. Ev ziyaretleri ve evde bakım özellikle Avrupa ülkelerinde; hemşirelerin perinatoloji alanında profesyonelleşmesi, kanıta dayalı uygulamaları benimsemesi, modeller geliştirmesi ve teknolojiden yararlanması ile optimal düzeye ulaşmaktadır. Bu makale ile perinatoloji alanında doğum sonu evde bakımın önemi ve perinatoloji hemşiresinin gelişen rollerini tartışmak amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda perinatolojide evde bakımda yapılması gerekenler ile perinatoloji hemşiresinin görevleri ve değişen teknoloji ile gelişen rolleri vurgulanmıştır. Sonuç olarak; ülkemizde perinatoloji alanında özellikle doğum sonu dönemde ev ziyaretlerine daha fazla önem verilmesi ve bu konuda dünyadaki yenilikler örnek alınarak çeşitli programlar oluşturulması ve teknolojiden daha fazla yararlanılması önerilebilir.
  • Yayın
    Nursing students’ perceptions on clinical learning environment and mental health: a multicenter study
    (FapUNIFESP (SciELO), 2022) Karaduman, Gül Şahin; Bakır, Gizem Kubat; Sim-Sim, Maria Margarida Santana Fialho; Başak, Tülay; Göktaş, Sonay; Skarbaliene, Aelita; Abrome, Indre Brasaite; Lopes, Manuel Jose
    This study aimed at evaluating the perceptions of Nursing students from public universities in three European Union countries on mental health and clinical learning environments, a topic that has been rarely investigated in the literature. Method: data collection took place using a demographic data form, the Clinical Learning Environment, Supervision and Nurse Teacher Scale, and the Mental Health Continuum Short Form. A total of 571 participants from Turkey, Lithuania and Portugal were included in the study. Results: there was a significant difference among the three groups regarding clinical learning environment and mental health status (p<.001). Supervision was the most valued element. The Portuguese students presented the highest mean in the Mental Health Continuum Short Form and Clinical Learning Environment, Supervision and Nurse Teacher Scale scores (p<.001). Age, gender and mental health were effective in the Clinical Learning Environment, Supervision and Nurse Teacher Scale scores. Conclusion: the results indicated that the Mental Health Continuum Short Form and Clinical Learning Environment, Supervision and Nurse Teacher Scale scores obtained by the Portuguese Nursing students were higher. It was also revealed that the students’ perceptions on the clinical learning environment were affected by age and gender, and that their perceptions on mental health were influenced by the Clinical Learning Environment, Supervision and Nurse Teacher scale scores.
  • Yayın
    Development and validation of the mental health promotion scale
    (Wiley, 2021) Kadıoğlu, Hasibe; Karaca, Semra; Eren, Nurhan; Yurt, Seher
    Purpose: This study aimed to develop and validate a scale that assesses adults' mental health promotion abilities. Design and Methods: This study was conducted in Istanbul from October 2016 to May 2018. Three rounds of the Delphi method were conducted to develop the scale. Findings: After the third Delphi round, the experts reached a consensus on 93 scale items. Forty?six items were excluded from the scale based on exploratory factor analysis (EFA) results. In the last EFA of the 47?item scale, a 12?factor construct was found with an eigenvalue >1 that explained 64.3% of total variance. The overall Cronbach's alpha of the scale was .93. Practice Implications: This scale can be used to assess adults' mental health promotion abilities.
  • Yayın
    Hemşirelik öğrencilerinin COVID-19 aşısına ilişkin görüşleri: tanımlayıcı, kesitsel bir çalışma
    (Online Türk Sağlık Bilimleri Dergisi, 2022) Köse, Selmin; Erkut, Zeynep; İncekar, Müjde Çalıkuşu; Savaşer, Sevim
    Amaç: Bu araştırmanın amacı hemşirelik öğrencilerinin COVID-19 aşısına ilişkin görüşlerini belirlemektir. Materyal ve Metot: Tanımlayıcı, kesitsel tasarımda olan bu araştırma İstanbul’da bulunan dört üniversitenin hemşirelik bölümünde öğrenim gören 1008 öğrenci ile gerçekleştirildi. Veriler “Bilgi Formu’’ aracılığıyla online olarak toplandı. Bulgular: Araştırmada öğrencilerin %85,7’sinin COVID19 aşısı olmadığı, aşı olmayan öğrencilerin ise %44,8’inin aşı yaptırmayı düşünmediği veya karasız olduğu bulundu. Öğrencilerin COVID-19 aşısı yaptırmayı düşünmeme veya kararsızlık nedenleri arasında en sık; aşının çok hızlı sürede üretilmiş olması, aşının koruyuculuğuna veya içeriğine güvenmeme, aşı hakkında yeterli bilgi sahibi olmama olduğu belirlendi. Öğrencilerin sınıf düzeyi (p= 0,000), üniversite türü (p= 0,000), COVID-19 hastalığı (p = 0,028) ve aşısı (p= 0,000) ile ilgili bilgi düzeyleri ile aşı yaptırmayı düşünme durumları arasında anlamlı fark olduğu belirlendi. Sonuç: Öğrencilerin çok az bir bölümünün aşı olduğu, aşı olmayan öğrencilerin yarısına yakınının aşı olmayı düşünmediği veya kararsız oldukları belirlendi. Öğrencilerin COVID-19 aşısına bakış açısını belirlemek çok disiplinli eğitim stratejilerinin planlanmasında yardımcı olabilir.
  • Yayın
    Görme engelli ergenlerle yürütülen yapılandırılmış bir grup eğitiminin etkinliği
    (Maltepe Üniversitesi, 2010) Karaca, Semra; Özaltın, Gülten
    Amaç: Bu çalışma, görme engelli ergenlerin iletişim becerileri, ergenlik döneminde değişim ve cinsel gelişim, sorun çözme, stresle baş etme yöntemlerine ilişkin belirlenen gereksinimlerine yönelik yapılandırılmış grup eğitiminin bilişsel ve davranışsal alanlarda etkinliğini değerlendirmek amacıyla öntest/sontest deney ve kontrol gruplu model kullanılarak gerçekleştirilmiştir.Yöntem: Çalışmanın evrenini bir görme engelliler ilköğretim okulunun 6.,7.,8., sınıfına devam eden öğrenciler (n=113), örneklemini “basit rastgele örnekleme yöntemi” ile seçilen öğrenciler (20 kişi deney, 20 kişi kontrol) oluşturmuştur. Araştırmada veriler «Bilgi Formu», «Ön test/Son test» ve “Gözlem Listesi” ile toplanmıştır. Yapılandırılmış eğitim programı deney grubuna 8 oturumluk grup çalışması biçiminde uygulanmıştır. Bulgular: Araştırma sonuçlarına göre, deney grubundaki ergenlere uygulanan eğitimin etkinliğine bakıldığında, ön test ile son test (z=-3.93, p=0.000), ön test ile bir ay sonraki kontroller arasındaki farkın ileri derecede anlamlı (z=-3.92, p=0.001) olduğu, son test ile bir ay sonraki kontroller arasında anlamlı fark olmadığı (z=-0.97, p=0.329) belirlenmiştir.Grup çalışması gözlem listesindeki davranışlar üzerinde olumlu biçimde etkili olmuş, eğitim öncesi ile eğitim sonrası ve kontrollerden alınan puanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı (x²=5.97, p=0.001) farklılık olduğu belirlenmiştir. Sonuç: Yapılandırılmış grup eğitiminin ergenlerin amaçlanan alanlarda bilgi düzeyleri ve davranışları üzerinde etkili olduğu belirlenmiştir.
  • Yayın
    Meme kanseri hastalarında maneviyatın etkileri ve manevi bakım
    (Maltepe Üniversitesi, 2010) Bostancı Daştan, Nihal; Buzlu, Sevim
    Genel olarak hastalıklar; bireylerin fiziksel, emosyonel, ruhsal ve sosyal gereksinimleri yanısıra manevi gereksinimlerini de artırırlar. Kanser gibi tedavisi uzun süreli olan, yaşam kalitesini azaltan durumlarda hastanın sosyal ve manevi desteğe olan gereksinimi daha da artar. Bugün dünyada her 10 kadından ikisi meme kanseri yakalanmakta ve meme kanserine bağlı ölümler tüm kanser grupları arasında ikinci sırada olmaktadır. Meme kanseri özellikle kadın sağlığını tehdit eden, ağrılı vücut değişkenliği yaratan, yoğun tedavi süreci ile hasta ve yakınları tarafından kabul edilmesi zor, önemli bir stres kaynağı olarak çeşitli psikososyal ve manevi sorunlara yol açan önemli bir sağlık sorunudur. Yapılan çalışmalar, maneviyatın meme kanseri gibi varoluşsal kriz yaşayan hastaların başetme yeteneğinde önemli rolü olduğunu, iyi oluş yaşantısını, umudunu ve hastalığından anlam bulma yeteneğini arttırdığını göstermektedir. Sağlık profesyonelleri hastaların bütünlüğünü koruma pozisyonundadır, ancak bu konudaki yayınlar maneviyatın gözardı edildiğini ve manevi bakımın yetersiz olduğunu göstermektedir. Ülkemizde hastalıkların hasta üzerinde yarattığı etkilere yönelik yayınlar incelendiğinde, maneviyatla ilgili çalışmaların yetersiz olduğu görülmektedir. Bu derleme, hastalıkta maneviyatın etkisine, meme kanseri olan hastalarda manevi gereksinimlerin belirlenmesine ve manevi bakıma yönelik bilgi içermektedir.
  • Yayın
    Hemşirelikte yeni bir sorumluluk alanı: tamamlayıcı terapi
    (Maltepe Üniversitesi, 2010) Turan, Nuray; Öztürk, Aylin; Kaya, Nurten
    Günümüzde birçok sağlıklı/hasta birey, sağlığı geliştirmek, hastalıkları önlemek, hastalık durumlarında bakım ve tedaviyi desteklemek amacı ile tamamlayıcı terapileri kullanmaktadır. Toplumu oluşturan bireylerin tamamlayıcı terapilere yönelik ilgisindeki artış sonucu, hizmet amacı toplumun sağlık gereksinimlerini karşılamak olan sağlık bakım profesyonellerinin ve sağlık ekibi üyesi olarak hemşirelerin, tamamlayıcı terapilerde rol alması bir zorunluluk haline gelmiştir. Dolayısı ile tamamlayıcı terapilerin, kuramsal bilgiye ve bilimsel sorun çözme becerisine sahip, profesyonel hemşirelerin bağımsız hemşirelik rolleri kapsamında olduğu düşünülebilir. Bu nedenlerle tamamlayıcı terapiler ve kullanımına ilişkin bilgiler, hemşirelik müfredatına konmalı, ayrıca hizmet içi eğitim programları kapsamında, tamamlayıcı terapiler konusunda hemşirelerin bilgi birikimleri güncellenmelidir.
  • Yayın
    Hemşireler için vazgeçilmez bir kavram: kendini tanıma
    (Maltepe Üniversitesi, 2010) Karaca, Semra
    Kendini tanıma; psikolojik, fiziksel, sosyal ve felsefi boyutları olan karmaşık bir kavram olmasının yanı sıra; mesleki ve sosyal ilişkileri biçimlendiren, insanın yaşamdaki varoluşunu belirleyen en önemli süreçtir. Hemşirelik, hizmeti verenin ve hizmeti alanın insan oluşu göz önüne alındığında, iletişim ve kişilerarası ilişkilere temellenen bir meslektir. Hem bakım sunulan sağlıklı/hasta birey, aile ya da toplumun gereksinimlerini belirleyebilmek, sorunlarını tanımlayabilmek ve bu çerçevede bakımını gerçekleştirebilmek, hem de bu hizmeti sunarken kendi kişiliği ve iletişimsel özelliklerinin süreci nasıl etkilediğinin farkında olabilmek kendini tanımayı gerektirir. Kişisel gelişim ve yapılan işten doyum sağlamak açısından da kendini tanıma hemşirelik mesleği için oldukça anlamlı fırsatlar sunmaktadır. Bu makalenin amacı, kendini tanıma kavramını kuramsal çerçevede tartışarak, hemşirelik mesleğindeki önemine dikkat çekmektir.
  • Yayın
    Nöroloji ve nöroşirürji kliniklerinde hastaların düşme riski ve alınan önlemlerin belirlenmesi
    (Maltepe Üniversitesi, 2009) Savcı, Cemile; Kaya, Hatice; Acaroğlu, Rengin; Kaya, Nurten; Bilir, Aslı; Kahraman, Havva; Gökerler, Nebiye
    Amaç: Çalışma nöroloji ve nöroşirürji kliniklerinde yatan hastaların düşme riski düzeyini ve alınan önlemleri belirlemek amacı ile tanımlayıcı olarak planlandı. Yöntem: Çalışmanın evrenini bir devlet hastanesinin nöroşirürji ve nöroloji kliniklerine yatan hastalar, örneklemi ise çalışmaya katılmayı kabul eden 110 hasta oluşturdu. Veriler, hastaların bireysel demografik özelliklerini içeren anket formu ve Hendrich II Düşme Riski Modelinden yararlanılarak toplandı ve tanımlayıcı istatistiksel yöntemler ile değerlendirildi. Bulgular: Çalışmaya katılan hastaların %48.2’si 61-80 yaş grubunda, %55.5’i erkek idi. %83.6’sı intrakranial patoloji tanısı ile hastaneye yatırılmıştı. Hastaların %55.5’sinin düşme riski yüksekti. İntrakranial tanı ( p<0.001) ve düşme hikayesi olan hastalarda (p<0.05) düşme riskinin yüksek olması anlamlı bulundu. Düşme riski yüksek olan hastaları korumak amacı ile sürekli refakatçi bulundurma (%74.5) ve yatak kenarlığını yükseltme (%60) gibi önlemlerin alındığı görüldü. Sonuç: Nöroloji ve nöroşirürji kliniklerinde yatan hastaların düşme riskinin yüksek olduğu, alınan hemşirelik önlemlerinin ise yetersiz kaldığı belirlendi.
  • Yayın
    Ergenlerde öfke ifade tarzı ve ilişkili faktörler
    (Maltepe Üniversitesi, 2009) Albayrak, Banu; Kutlu, Yasemin
    Çalışmanın Amacı: Bu çalışmanın amacı, 16-18 yaş arası ergenlerin öfke ifade tarzını ve ergenin bireysel/ailesel özellikleri ile öfke ifade tarzı arasındaki ilişkiyi belirlemektir. Yöntem: Çalışma, tanımlayıcı ve ilişki arayıcı olarak planlanmıştır. Araştırmanın evrenini, İstanbul ilinde 4 lisede, eğitim ve öğretim yılına devam eden (N: 905) lise son sınıf öğrencisi; örneklemini ise bu evrenden olasılıksız örnekleme yöntemiyle seçilen, yaşları 16-18 arasında olan 158’i kız, 118’i erkek toplam 276 lise son sınıf öğrencisi oluşturmuştur. Çalışmanın verilerini toplamak için, Demografik Bilgi Formu ve Sürekli Öfke/Öfke İfade Tarzı Ölçeği (SÖÖTÖ) kullanılmıştır. Ayrıca ergenlerin Beden Kitle İndekslerini belirlemek için ölçülen kilo ve boy ölçümleri bilgi formuna kaydedilmiştir. Bulgular: Öğrencilerin, sürekli öfke puanlarının 23.24 ± 5.72; öfke içe vurum puanlarının 15.42 ±3.78; öfke dışa vurum puanlarının 17.70 ± 4.55; öfke kontrol puanlarının ise 19.39 ± 4.53 olduğu bulunmuştur. Ayrıca, öğrencilerin sağlık sorunlarından etkilenmeleri ve Beden Kitle İndeks’leri arttıkça öfke içe vurumunun arttığı belirlenmiştir. Sonuç: Öfke, her yaşta olduğu gibi ergenlerde de görülen önemli duygusal tepkilerden biridir. Çalışmada, ergenlerin öfke kontrolleri daha yüksek bulunmuştur. Bu nedenle, okul sağlığı çalışanlarının, öfkenin ifade edilmesine yönelik girişimleri planlaması önemlidir.
  • Yayın
    Hemşirelerin özel bir hastanede uygulanan klinik oryantasyon programına ilişkin görüşleri
    (Maltepe Üniversitesi, 2009) Ulupınar Alıcı, Sevim; Çakır, Aysun
    Amaç: İşe yeni başlayan hemşireler ve klinik eğitim hemşirelerinin özel bir hastanede uygulanan klinik oryantasyon programına yönelik düşüncelerini belirlemek amaçlanmaktadır. Yöntem: Tanımlayıcı bir çalışma olan araştırmanın örneklemini, 44 hemşire (9 klinik eğitim hemşiresi, 35 işe yeni başlayan) oluşturmuş ve veriler anket formu ile toplanmıştır. Bulgular: İşe yeni başlayan hemşirelerin tamamına yakını, klinik eğitim hemşirelerinin tümü çalıştığı birimi isteyerek seçmiştir. Oryantasyon programının süresini ve saatlerini uygun bulanlar fazladır. İşe yeni başlayanlar, en fazla acil durum uygulamalarında, en az ise iletişim konularında zorlanmıştır. Klinik eğitim hemşireleri ise, işe yeni başlayanların acil durum uygulamaları, kuruma ve birime oryantasyon konularında daha çok; iletişim ve hasta bakım uygulamalarında daha az zorlandıklarını belirtmiştir. Oryantasyon sürecinde işe yeni başlayanlar beceri geliştirmede, klinik eğitim hemşireleri, çalışanlara tutum kazandırmada zorlandıklarını ifade etmiştir. İşe yeni başlayan hemşirelerin cinsiyet ve öğrenim durumu ile beceri gerektiren bazı uygulamalarda zorlanma arasında anlamlı farklılık vardır. Klinik oryantasyon döneminde, ilk çalışma yeri olması ve çalışma ortamının yoğunluğu nedeniyle güçlük yaşandığını ifade edilmiştir. Sonuç: Klinik oryantasyon sürecinin geliştirilmesine yönelik öneriler sunulmuştur.