Hipokratik metinlerde kadınların doğası ve jinekolojinin ortaya çıkışı
Küçük Resim Yok
Tarih
2019
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Ankara Üniversitesi KASAUM
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
Genelde erkeklerin daha görünür olduğu eskiçağ yazının aksine, Hipokrates’in kadınları da görünür kılan metodu, gözlem, yeni bir gözlem nesnesi yaratarak, jinekolojiyi doğurmuştur. Böylece antikitenin “beyaz-kollu” kadını artık görünürün alanına getirilmiş olur. Hipokratik metinlerdeki kadın hasta hikayelerinde, gözleme dayalı Hipokratik iş yapma biçiminin temelde iki kaynak ışığında çalıştığı söylenebilir: her ikisi de, analitik ve analojik olanı bütünleştiren şekilde, genelde sağaltmaya doğru aktif bir güç olan doğa, ve bedeni oluşturan dört temel sıvıdan (suyuk) biri olan su. Doğa’nın Hipokratik pratikte bu kullanılış biçimi ekolojik bir bakış açısıyla Kuhn’un “karşılaştırılamazlık” kategorisine karşı, bir arada iş yapma biçimlerini mümkün kılar. Çalışmada kısaca bilimsel (d)evrimlerin yapısı incelenmeye Popper ile başlanmış, Kuhn, Lakatos, Feyerabend, ve son olarak Crombie ile devam edilip, sonuncunun ‘düşünme biçimleri’ kavramının, pratiğe odaklanması ile, Hipokratik jinekolojik metodu anlamakta kullanılabileceği vurgulanmıştır.
As an antidote to a bias in the literature that has always made the male more visible, Hippocrates’s novel way of making the woman, produced a new entity for observation, and led to the emergence of a new profession of medicine, gynecology. In this way, the “white armed” women of ancient times were brought into the realm of the visible. Examination of the case histories of women in the corpus revealed that the observational style was used in light of two principles, that of nature as an active force, generally for healing, and water as a function and humor; both the nature and water concepts uniting the analytical and the metaphorical in a holistic way. The nature inspiration enables an ecological view of Hippocratic practice in such a way that later categories described by Kuhn as incommensurable are seen to function in interrelation. The theoretical trajectory therefore, involves a short survey which starts with Popper and follows through Kuhn, Lakatos, Feyerabend, and finally Crombie, with the latter’s concept of “styles of thinking” which accounts for how habits of thought inform specific practices like Hippocratic gynecology.
As an antidote to a bias in the literature that has always made the male more visible, Hippocrates’s novel way of making the woman, produced a new entity for observation, and led to the emergence of a new profession of medicine, gynecology. In this way, the “white armed” women of ancient times were brought into the realm of the visible. Examination of the case histories of women in the corpus revealed that the observational style was used in light of two principles, that of nature as an active force, generally for healing, and water as a function and humor; both the nature and water concepts uniting the analytical and the metaphorical in a holistic way. The nature inspiration enables an ecological view of Hippocratic practice in such a way that later categories described by Kuhn as incommensurable are seen to function in interrelation. The theoretical trajectory therefore, involves a short survey which starts with Popper and follows through Kuhn, Lakatos, Feyerabend, and finally Crombie, with the latter’s concept of “styles of thinking” which accounts for how habits of thought inform specific practices like Hippocratic gynecology.
Açıklama
Anahtar Kelimeler
düşünme biçimleri, kadın çalışmaları, Hipokratik Metinler, tıp tarihi, dört suyuk teorisi, styles of thinking, women studies, Hippocratic Corpus, history of medicine, theory of four humors
Kaynak
Fe Dergi: Feminist Eleştiri
WoS Q Değeri
Scopus Q Değeri
Cilt
11
Sayı
2
Künye
Akşit, G. (2019). Hipokratik metinlerde kadınların doğası ve jinekolojinin ortaya çıkışı / Women's nature in the hippocratic writings and the emergence of gynecology. Fe Dergi: Feminist Eleştiri, Ankara Üniversitesi KASAUM. 11(2), s. 14-23.