Bir Boğaziçi mücevherinin morfolojik çözümlemesi

dc.authorid0000-0003-1180-5608en_US
dc.authorid0000-0002-3723-9803en_US
dc.contributor.authorKürkçüoğlu, Eren
dc.contributor.editorAlp, Jülide
dc.date.accessioned2024-07-12T20:57:58Z
dc.date.available2024-07-12T20:57:58Z
dc.date.issued2023en_US
dc.departmentFakülteler, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Mimarlık Bölümüen_US
dc.description.abstract27 yüzyıldan fazla bir süreçte Roma, Bizans ve Osmanlı gibi üç büyük imparatorluğa ev sahipliği yapmış, her yeni uygarlığın bir öncekinin kalıntıları üzerine yeniden inşa ettiği İstanbul; tarihsel katmanları, çok kültürlü yapısı ve morfolojik açıdan eşsiz yerleşim dokuları ile günümüzde bir açık hava müzesi olarak tanımlanabilmektedir. Mekânsal gelişimin çekirdek noktası olarak bilinen Tarihi Yarımada ve yakın civarı; özellikle Marmara-Haliç ve Boğaziçi suyollarına hâkimiyet, savunma ve denizyolu ticareti açısından İstanbul’un stratejik anlamda en önemli noktalarından biri olarak anılırken, yüzyıllar öncesinde dahi İstanbul’un farklı kıyılarında küçük ölçekli/içe dönük yerleşimlerin olduğu bilinmektedir (Kubat ve Kürkçüoğlu, 2014). Günümüz Kadıköy ilçesi sınırları içinde olduğu tahmin edilen, Yunan koloni hareketinin bir yansıması olarak M.Ö. 685 yılında bir balıkçı kasabası olarak inşa edildiği düşünülen Chalcedon (Khalkedon) ve Sarayburnu civarında M.Ö. 750 civarında kurulduğu düşünülen Byzantion, tarihi araştırmalarda en çok rastlanılan iki örnektir. Bununla birlikte, bu küçük ölçekli ve içe dönük balıkçı köyü-kasabası formasyonu, tarihsel süreç boyunca özellikle Boğaziçi kıyılarında günümüzde de varlığını ve tarihsel kimliğini korumayı başarabilen “Boğazköyleri” ile varlığını sürdürmüştür. Bizans ve Osmanlı İmparatorlukları’nın Tarihi Yarımada sınırları içindeki yerleşim gelişimi ve nüfus artışına bağlı değişen şehir sınırları, öncesinde Haliç-Galata ve Anadolu Yakasında Üsküdar-Kadıköy bölgelerinde, daha sonrasında da İstanbul Boğazı hattı boyunca yeni ve küçük ölçekli yerleşimlerin ortaya çıkması ile sonuçlanmıştır. Özellikle 1680’lerden sonra İstanbul’un bilinen şehir sınırları boğaz kıyıları boyunca genişlemiş ve günümüz Beykoz semtine kadar bu gelişim devam etmiştir. Bir su kenti olan İstanbul’un en önemli dinamikleri arasında yer alan deniz ulaşımı ve ticaretine bağlı olarak, Boğaz kıyılarının topografk yapısının da elverdiği alt bölgelerde, kendi içlerine dönük-birbirleri ile bağlantıları günümüzdeki kadar kuvvetli olmayan boğaz köyleri ve kıyı limanları gelişmeye başlamıştır (Kuban, 1996; Tekeli, 2013). Hızlanan imar çalışmaları ve buharlı gemilerin deniz ulaşımını daha da kolaylaştırmasının bir sonucu olarak önceleri sayfye alanları, daha sonrasında ise yalılar, saraylar ve günümüzde de Boğaziçi’nin kimliğine önemli katkı sağlayan diğer mimari eserler ile Boğazköylerinin imajı değişmeye başlamıştır.en_US
dc.identifier.citationKürkçüoğlu, E. (2023). Bir Boğaziçi mücevherinin morfolojik çözümlemesi. J. Alp (Ed.), Kentsel Morfoloji Okumaları içinde (ss.77-86). İstanbul: Maltepe Üniversitesi Yayınları.en_US
dc.identifier.endpage86en_US
dc.identifier.isbn978-605-2124-67-3
dc.identifier.startpage77en_US
dc.identifier.urihttps://hdl.handle.net/20.500.12415/3105
dc.institutionauthorAlp, Jülide
dc.language.isotren_US
dc.publisherMaltepe Üniversitesi Yayınlarıen_US
dc.relation.ispartofKentsel Morfoloji Okumalarıen_US
dc.relation.publicationcategoryUlusal Kitapta Bölüm - Başka Kurum Yazarıen_US
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/openAccessen_US
dc.snmzKY05732
dc.titleBir Boğaziçi mücevherinin morfolojik çözümlemesien_US
dc.typeBook Part
dspace.entity.typePublication

Dosyalar