Aort anevrizma ve diseksiyonlarında endovasküler stent greft tedavisi sonrası süregelen kese ekspansiyonuna etki eden faktörlerin belirlenmesi

Yükleniyor...
Küçük Resim

Tarih

2013

Dergi Başlığı

Dergi ISSN

Cilt Başlığı

Yayıncı

Maltepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Erişim Hakkı

CC0 1.0 Universal
info:eu-repo/semantics/openAccess

Araştırma projeleri

Organizasyon Birimleri

Dergi sayısı

Özet

Giriş ve Amaç Dejeneratif veya non spesifik sebeplere bağlı olarak ortaya çıkan aort anevrizma ve diseksiyonunda endovasküler prosedürler (EVAR) giderek artan bir sıklıkta kullanılmaktadır. Tedavi sonrasında hastaların gelişebilecek komplikasyonlar açısından da BT-anjiografi ve Doppler Ultrasonografi ile yakın takibi gerekmektedir. Tedavi sonrası takip süresinde normalde kese çapında küçülme beklenirken küçülmenin hiç olmadığı hatta belirgin bir endoleak saptanmamasına rağmen kese büyümesinin devam ettiği (Endotansiyon) hasta grubuna da rastlanmaktadır. Bu çalışmada; aort anevrizma ve diseksiyonlarında endovasküler stent greft ile tedavi edilen hasta grubunun tedavi sonrası süregelen kese ekspansiyonuna etki eden faktörler değerlendirilerek endovasküler tedavi sonrası tıbbi takip ve klinik yorumlamaya farklı boyut getirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem Çalışmamız Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği'ne Ocak 2009, Şubat 2013 arasında aort anevrizma ve diseksiyonu nedeniyle başvurmuş; tanı, endovasküler tedavi ve takipleri sürdürülmüş 41 hasta değerlendirilerek yapılmıştır. EVAR sonrası kese ekspansiyonuna etki eden faktörlerin incelenmesi sağlanmıştır. Bulgular Yaş ortalamasının (68.59 ±6.68) üzerinde olan hastalarda kese küçülmesi daha uzun dönemde ortaya çıkmakta ve kese ekspansiyonun tedavi sonrası devamlılığı ile arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmaktadır (p<0.01). Bununla birlikte operasyon öncesi rutin olarak alınan biyokimyasal tetkiklerden bazal kreatinin değeri ile kese ekspansiyonunun önlenememesi arasında da istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p=0.009). Diğer bazal değerler göz önünde bulundurulduğunda açlık kan şekeri, HBA1C, kan LDL, HDL ve Trigliserid düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (p>0.05). Akut ve/veya kronikleşmemiş ancak süregelen inflamasyonun belirteçlerinden Hs-CRP ve Nötrofil/Lenfosit oranı incelendiğinde endotansiyon ve bu iki parametre arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmıştır (p<0.05). Sigara öyküsü ve endotansiyon incelendiğinde aktif sigara içiciliği ve sigarayı bırakmış olanlar arasında anlamlı bir fark saptanmadı. Ancak hiç sigara içmemiş olan hastalar arasında EVAR sonrası kese çapında artış meydana gelen hiç hasta bulunmamaktaydı. Diğer parametrelerden BMI yüksekliği (p=0.03), KOAH öyküsü (p=0.00), nabız (p=0.00), sistolik kan basıncı (p=0.01) ile endotansiyon arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptandı (p<0.05). Hematokrit düzeyleri incelendiğinde bazal hematokrit düzeyleri ile endotansiyon arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmazken (p=0.056), süregelen aneminin endotansiyonun bir nedeni olabileceği saptandı (p<0.01). Sonuç: Endovasküler stent-greft ile aort anevrizma ve diseksiyonlarının onarımı konvansiyonel cerrahiye göre daha az invaziv özellikleri ve başarılı orta dönem sonuçları ile yaygın kullanım alanı bulmuş ve alternatif tedavi seçeneği olarak kabul görmüştür. Tüm olumlu sonuçlara karşın zaman içinde anevrizma morfolojisinde oluşan değişikliklerin endovasküler uygulamanın uzun dönem başarısını etkileyebileceği bilinmektedir. Bu çalışmamızda daha önceki araştırmalarda takipte belirlenmiş morfolojik kriterler göz önünde bulundurularak kese çapına ait zamanla oluşan farklılaşma değerlendirilmiş ve bu farklılaşma paternine etki etmesi muhtemel faktörler incelenmiştir. Tedavi öncesi ve tedavi sonrası anevrizma morfolojisinin karşılaştırılması tedavinin etkinliğinin değerlendirilmesine ve olası komplikasyonların öngörülmesine olanak sağlayabilir. Bizim bu çalışmada ele aldığımız endotansiyona etki eden faktörlerin büyük bir kısmının, takip süresince saptanabilir ve önlenebilir olmaları işlem sonrası medikal takibe yeni bir yorumlama getirebileceği anlamına gelmektedir.
Introduction and Objective: Aortic aneurysm is abnormal dilatation of the aorta due to the loss of ultrastructural characteristics of the aortic tissue. Dissection occurs when a tear in the inner wall of the aorta causes blood to flow between the layers of the wall of the aorta, forcing the layers apart. Either aneurysms or dissections occur due to non-specific or degenerative reasons. In current practice minimal invasive endovascular therapies (EVAR) increases in number. After the EVAR procedure routin close follow up is necessary for chasing after-procedure complications and the nature of the pathology. After the procedure the clinicians usually observe a slow diminish of the aneurysmal diameter. But there are some patients with whom there is no shrinkage but ongoing expansion without demonstrable endoleak. This study aims to determine the factors effecting endotension after EVAR procedure. This will bring out a new exposition to postprocedural follow up practice. Material and Method: This study has been carried out in Maltepe University Faculty of Medicine in between Janurary 2009 – Feburary 2013. The preoperative, peroperative and postoperative findings and data of the 41 patients have been recorded. Demographic and postporecdural parameters of the EVAR patients have been evaluated to reveal the factors affecting the expansion of the sac. Results The elder age (above the mean value of the group) is found to be a risk factor for development of endotension (p<0.01). There is no statistically significant p value with the parameters, blood glucose level, HbA1C, LDL, HDL and Trigliserid levels (p>0.05). The markers of the acute or ongoing inflammation; Hs-CRP and neutrophil/lymphocyte ratio had a statistically significant p value (p<0.05). Likewise ongoing anemia, higher BMI and the history of COPD had significant p value (p<0.05) with heart rate (p=0.00), and systolic blood pressure (p=0.01). Conclusion EVAR is less invasive and succesfull aneurysmal repair procedure that should been followed up by physicians in order to determine morphological changes which may be effect therapeutical approach and the efficacy of the treatment. Preprocedural and postprocedural measurements of the aneurysms can provide a better perspective to figure out possible complications and prognosis. In this study, the factors affecting endotension have been determined and bring out a more reliable and safe patient based roadmap for follow up period.

Açıklama

Anahtar Kelimeler

Kaynak

WoS Q Değeri

Scopus Q Değeri

Cilt

Sayı

Künye

Onar, L. Ç. (2013). Aort anevrizma ve diseksiyonlarında endovasküler stent greft tedavisi sonrası süregelen kese ekspansiyonuna etki eden faktörlerin belirlenmesi / Determination of the factors effecting endotension after endovascular repair of aortic aneurysms and dissections (Yayımlanmamış Uzmanlık Tezi). Maltepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi, İstanbul.