Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Araştırmacılar
  • Projeler
  • Birimler
  • Analiz
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Şimga, Hülya" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Küçük Resim Yok
    Yayın
    Beauvoir’s ethics of ambiguity and human rights
    (Philippine National Philosophical Research Society, 2017) Şimga, Hülya
    This paper focuses on Simone de Beauvoir’s ethics. My aim is to discuss the intimate relation of freedom and rights in order to suggest that the ethical implications of her phenomenological-existentialist analysis of the human condition, developed mainly in The ethics of ambiguity, can make a valuable contribution to ethical value and corroboration of human rights, the conceptual grounding of which is sometimes received with intellectual skepticism. I argue that in Beauvoir’s ethical theory, grounded on the will to freedom, not only do rights become more intelligible but their significance also becomes more communicable. By making freedom conditional upon willing not only that oneself be free but that everyone else may also be free, Beauvoir advances a universal demand for the most basic conditions necessary for individuals to realize themselves. Accordingly, Beauvoir’s conception of genuine freedom, incorporating the value of freedom and the duty to act in recognition of this value, gives us the possibility to argue for the requisite freedoms as well as the necessity to substantiate these freedoms in human rights.
  • Küçük Resim Yok
    Yayın
    COVID-19 salgınının çalışanların kişisel yaşamı üzerindeki etkileri: cinsiyet bağlamında bir değerlendirme
    (Afet ve Risk Dergisi, 2022) Özeren, Özlem Çapan; Çabuk, Çağlar; Şimga, Hülya
    Bu çalışmada, COVID-19 salgını ile birlikte kendilerini Heteropya’ ya dönüşen bir dünyanın içinde bulan çalışanların kişisel yaşamlarının salgın sürecinden nasıl etkilendiğinin nitel yöntem aracılığıyla incelenmesi hedeflenmiştir. Veriler, farklı iş kollarında çalışan yaşları 25 – 65 arasında, 21 kadın, 27 erkek katılımcıyla yapılan grup odak görüşmelerinden elde edilmiş, veri analizi tekniği ile yürütülen araştırmada MAXQDA’nın güncel sürümü kullanılmıştır. Uzaktan çalıştıkları için sosyal yaşamları da evlerin içine hapsolan, karantinada dışarı çıkamadıkları için hareketsizleşen ve sosyal çevreleri hane içindekilerle sınırlanan kadın ve erkekler, Salgın öncesindeki sosyal yaşamlarından yoksun kalmışlardır. Salgındaki bir diğer zorluk ise ev içi işlerde kadınlardan beklenen geleneksel rollerin sürdürülmesine yönelik adil olmayan beklenti ve buna bağlı olarak kadınların iş yüklerindeki dramatik artıştır. Erkek partnerlerinin ev işlerinin sorumluluğunu eşit bir şekilde paylaşmamaları, kadınları, salgın süresince artan ev işi, çocuk bakımı gibi sorumlulukları çoğu zaman tek başlarına üstlenmek zorunda bırakmıştır. Araştırmada, karantina döneminde kişisel kaynakları evin dışında kalan erkeğin yaşadığı stres nedeniyle psikolojik açıdan kadınlara kıyasla daha dayanıksız oldukları gözlenmiştir. Salgında en fazla yaşanan duygular, yakınlarına hastalık bulaştırma kaygısı, yoğun belirsizlik hissi ve buna bağlı endişe gibi gözükmektedir. Salgın döneminde hane halkının karşılıklı yardımlaşmaya dayalı tutumunun, krizle baş edebilmek bakımından son derece işlevsel olduğu görülmüştür. Araştırmanın sonuçları cinsiyet açısından değerlendirildiğinde, salgın gibi kriz dönemlerinde daha görünür hale gelen kadınlara karşı ayırımcılığın toplumun genelini ilgilendiren bir sorun olduğu açıktır. Cinsiyetçi bakış açısının eşitlik yönünde dönüşümü için, bu çalışmada önerilenler dahil olmak üzere, çeşitli önlemler alınması daha adil bir toplum için olmazsa olmaz niteliktedir.
  • Küçük Resim Yok
    Yayın
    Covıd-19 Salgınının, Çalışanlar Üzerine Etkileri: Havacılık, Lojistik, Finans, Tekstil Ve Sağlık Sektörleri Bağlamında Bir Değerlendirme
    (Beykoz Üniversitesi, 2022) Özeren, Özlem Çapan; Çabuk, Çağlar; Şimga, Hülya
    Çalışmada, kendine özgü dinamikleri nedeniyle salgın sürecinden farklı etkilenebilecek Finans, Lojistik, Havacılık, Sağlık ve Tekstil olmak üzere birbirinden bağımsız beş sektörü temsil eden çalışanların, salgın sürecinden nasıl etkilendiklerinin derinlemesine incelenmesi hedeflenmiştir. Çalışmada beş ayrı sektörü temsil eden 21’i kadın 27’si erkek olmak üzere toplam 48 katılımcıdan zoom konferans programıyla gerçekleştirilmiş 10 farklı grup odak görüşmesi aracılığıyla toplanan veriler, MAXQDA 2021 paket programıyla analiz edilmiştir. Araştırmanın en önemli katkısı, çalışma ortamını belirlemesi açısından teknolojik imkanlar ve bilgi kaynaklarının öneminin gözler önüne serilmesi ve buna bağlı olarak salgında evlerine kapanmak zorunda kalan çalışanların iş yeri kavramına dair yaşadıkları paradigma değişikliğinin açığa çıkarılmasıdır. Bu çalışmada görüşmecilerden toplanan veri setlerinin analiziyle elde edilen bulgular, araştırmada kullanılan temalar arasında yer alan “Teknoloji” ile “Bilgi Kaynakları” arasında güçlü bir ilişkinin varlığını ortaya çıkarmıştır. Bulguların yorumlanmasıyla, iş yeri sadece mekan değişikliğini gerektiren ve ulaşılan bir yer olmaktan çıkmış, tek bir tıkla erişilebilir bir ortam olarak da tanımlanır olmuştur. Çalışmada ayrıca salgınla mücadele etmek için alınan önlemlerin kurumsallaştırılamadığı ve buna bağlı olarak salgınla başa edebilmek için yürürlüğe konulan kuralların da çalışanlarca tam anlamıyla içselleştirilemediği görülmüştür.
  • Küçük Resim Yok
    Yayın
    Judith Butler and an ethics of humanization
    (Polish Ministry of Science and Higher Education, 2014) Şimga, Hülya
    This paper argues that the question of the human is a major concern in Judith Butler's philosophy. I believe that although this concern is more visible in her relatively recent works on ethics and politics, in her earlier works it is always in the background. I read Butler as a deep thinker on the nature of the human, and argue that her thoughts on ethics and politics should be read as a (non-utopic) yearing for a human condition where a collectively inhabitable world becomes possible.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Yayın
    Kadın ve insan hakları
    (T.C.Maltepe Üniversitesi, 2018) Şimga, Hülya
    Kadın ya da erkek olmak, insanların arasındaki farklılıkların en göze çarpanı gibi duruyor. Simone de Beauvoir, Le Deuxième Sex kitabında, etrafa şöyle bir göz atmanın bunu doğrulayacağını söylüyor: “Gerçekten de gözlerini açarak biraz dolanmak bile insanlığın, giysileri, yüzleri, gülümsemeleri, hareketleri, ilgi alanları, uğraşları, birbirinden belirgin olarak farklı iki kategoriye ayrıldığını tespit etmek için yeterlidir. Bunlar yüzeysel farklılıklar olabilirler ve belki de bir gün yok olacaklar. Ama şu anda [bu farklılıklar] şüpheye yer bırakmayacak kadar apaçık” (Beauvoir, 1976/1949: 15). Bu sözler yazıldığından beri neredeyse 70 yıl geçti ama değişen fazla bir şey yok. İnsanlar arasındaki diğer ayır edici niteliklerle karşılaştırıldığında, kadın ya da erkek olmak, insanlar arasında farklılık oluşturan en evrensel ve bir anlamda “doğal” nitelik gibi duruyor. Şöyle ki, ırk, renk, inanç, ekonomik sınıf gibi farklılıkların “farklılık” olarak ele alınması sosyo-politik ve tarihsel bağlamlarla doğrudan ilişkilidir. Örneğin, Jean-Paul Sartre’ın dediği gibi, Yahudi'yi “Yahudi” yapan anti-semitizmdir. Yahudi düşmanlığı tarihin bir noktasında ortaya çıkmıştır ve gene bir noktasında ortadan kalkabilir. Fakat, her ne kadar kadın ve erkeğe yüklenen çeşitli anlamlar, görevler ve roller en geniş manada tarihsel olsa da, insanların kadın ve erkek olarak ayrıştırılması, bir anlamda, tarih-dışıdır. Burada biyolojik cinsiyet ve toplumsal cinsiyet arasındaki farkla ilgili tartışmalara girmeyecek olsak da, insanların cinsiyetlerine göre ayrılmasının “doğal” kabul edilegelmesinin üreme ile yakından ilişkili olduğunu söyleyebiliriz. İstatistiklere göre, yeryüzündeki insan nüfusu birbirine çok yakın yüzdelerle iki cinsiyet arasında dağılmıştır. Fakat eşitlik buraya kadar gibi duruyor! Her ne kadar, toplumsal cinsiyete dair anlayış farklı dönemlerde ve farklı coğrafyalarda, inanç sistemleri, üretim mekanizmaları, kültürel pratikler, politik ideolojiler gibi etkenlerle değişiklik göstermiş olsa da, insanlık tarihine bakıldığında, günümüzde anlaşılan anlamıyla toplumsal cinsiyet eşitliğinin hiçbir zaman sağlanmamış olduğu görülür. Nitekim, Dünya Ekonomik Forumunun yürüttüğü sağlık, eğitim, politikaya ve iş gücüne katılım olmak üzere dört alanda yapılan ölçümlerin verilerinin yayımlandığı Küresel Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Uçurumu Raporu (2017), uçurumun kapanması için Batı Avrupa’da 61 yıl, Güney Asya’da 62 yıl, Latin Amerika ve Karayipler’de 79 yıl, Sahra Altı Afrika’da 102 yıl, Doğu Avrupa ve Orta Asya’da 128 yıl, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da 157 yıl, Doğu Asya ve Pasifik’te 161 yıl ve Kuzey Amerika’da 168 yıl geçmesi gerektiğini ön görmekte.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Yayın
    Kısa bir toplumsal cinsiyet eşitliği tarihçesi
    (Maltepe Üniversitesi, 2019) Şimga, Hülya
    Erkek egemenliğinin tarihsel kökenlerini biraz irdelediğimizde bile zaman içinde oluşturulan bir kurgu olduğunu görürüz. Dahası, pek çok ön kabulümüzde olduğu gibi toplumsal cinsiyette de verili olanı “doğal” saymayı bıraktığımızda eşitlik yolundaki kapılar önümüzde açılıverir...
  • Küçük Resim Yok
    Yayın
    Le féminisme en Turquie: entre modernisme et conservatisme
    (Presses Universitaires de France, 2019) Şimga, Hülya
    Tout récit de l’histoire du féminisme en Turquie doit remonter à l’époque ottomane. Alors que, jusque dans les années 90, il n’y eut pratiquement aucune recherche sur ce mouvement et que son impact sur le succès de la première vague au cours des premières décennies de la République de Turquie a été largement ignoré, son importance est maintenant reconnue. En conséquence, cet article retracera d’abord les aspirations, les luttes et les réalisations du mouvement des femmes ottomanes à l’ère de la modernisation pour ensuite mesurer son influence sur l’émancipation durant la période de transition et les premières années de la République. Une exploration détaillée du « féminisme » en Turquie dépassant la portée d’un article, nous nous concentrerons ensuite sur l’étude d’un conflit emblématique datant du début du xxe siècle, qui a opposé les conservateurs aux progressistes. Dans un pays doté d’une population musulmane très importante, cette question est inévitablement en lien avec la tension entre islamisme et laïcité. Il est certain, dans une perspective féministe, que les tensions entre « conservateurs et modernes » comportent de lourdes implications sociales et politiques en Turquie comme dans toutes les sociétés foncièrement patriarcales. Avec l’accroissement d’un islam politique depuis les années 80, le mouvement des femmes a été profondément affecté par ces tensions au fur et à mesure que le débat entre islamisme et laïcité s’est intensifié. J’aborderai dans un troisième temps cet aspect en mettant l’accent sur le débat autour de « l’égalité de genre ou la justice de genre », toujours d’actualité, avant d’examiner, pour finir, la situation du féminisme dans le milieu universitaire…
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Yayın
    Simone de Beauvoir ve 'başka' olarak kadın
    (Maltepe Üniversitesi, 2020) Şimga, Hülya
    Beauvoir, kadınların kendilerini insan olarak olumladıkları oranda kadının ‘başka’ olarak görülmesinin tarihe karışacağını söyler. ‘Kadın doğulmayıp kadın olunduğuna’ göre -diğer bir deyişle, kadının ikincil konumu mutlak olmayıp, toplumsal olarak kurulduğuna göre- kadının ‘başka’lıktan kurtulup insani düzlemde erkek ile eşit statü kazanması mümkündür.
  • Küçük Resim Yok
    Yayın
    Toplumsal cinsiyet eşit(siz)liğini görmek
    (Maltepe Üniversitesi, 2021) Şimga, Hülya; Tunçel, Ahu; Karasar, Şahin
    Simone de Beauvoir, İkinci Cinsiyet kitabında felsefi tartışmaları kastederek şöyle der: Kimi zaman, soyut tartışmalar sırasında erkeklerin bana ‘Böyle düşünüyorsunuz çünkü kadınsınız,’ demesi sinirlendirmiştir beni, ama bilirim ki tek savunmam, öznelliğimi ortadan kaldırarak ‘Böyle düşünüyorum çünkü bu doğru,’ yanıtını vermek olacaktır. ‘Siz de tam tersini düşünüyorsunuz çünkü erkeksiniz’ demem söz konusu değildir, çünkü erkek olmanın bir öznel durum olmadığı varsayılır (…). Nasıl ki eskiden mutlak bir düşey ve bu düşeye göre tanımlanan bir eğik olduğu düşünülüyorsa, fiilen mutlak bir insan tipi vardır, o da erkektir (Beauvoir, 2019: 25, I. Kitap). Felsefe eğitiminin sonundaki eğitmenlik sınavlarını dereceye girerek tamamlayan Beauvoir’ın maruz kaldığı bu muamele manidardır ama pek de şaşırtıcı olduğunu söyleyemeyiz. Nihayetinde Beauvoir bir kadın felsefecidir. Konu bakımından önemli olduğunu düşündüğüm bazı gözlemlerle devam etmek istiyorum.

| Maltepe Üniversitesi | Kütüphane | Açık Bilim Politikası | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Maltepe Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı, İstanbul, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim