Yazar "Aytekin, Hakan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Yayın 50. yılında umut hala var.(Maltepe Üniversitesi, 2020) Aytekin, HakanFilmleri ve yaşam öyküsüyle tartışılagelen Yılmaz Güney’in 1970 yılında senaryosunu yazıp yönettiği Umut filminin üzerinden 50 yıl geçti. Yapıldığı dönemde melodramla örülmüş Yeşilçam sinemasının duvarlarını sarsan film aradan geçen 50 yılda etkisinden çok az şey kaybetti.Yayın 'AN'ları çoğaltmak(Maltepe Üniversitesi, 2019) Aytekin, HakanHer fotoğraf kurtarılmış bir an’dır.” Roland Barthes’in ifadesiyle; “Fotoğrafın sonsuza dek kopyaladığı şey yalnız bir kez olmuştur. Varoluş açısından asla yinelenemeyecek olanı, mekanik yola yineler.” İnsanlık tarihi, bir anlamda göçler tarihidir. İnsanlık, yerleşik kültürler oluşana dek yiyecek ve güvenlik açısından yaşam alanı yetersizleştiğinde, zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yer değiştiriyordu. Neolitik dönemle birlikte mülkiyet, sınıf, din ve etnisite gibi yeni kavramlarla tanışınca büyük savaşlara girişti; göçler daha sosyolojik ve politik nedenlere dayandı. Topluluklar ve ülkeler arasındaki iç savaşlar, savaşlar, devletlerin parçalanması ya da yeni devletlerin kurulması gibi olgular, göçleri daha acımasız, ölümcül ve zorunlu hale getirdi. 20'nci yüzyılın başlarında hızlanan, belli lokasyonlarda daha belirginleşen göçler, yüzyılın sonlarında büyük ölçüde Doğu toplumlarından Batı ülkelerine doğru oldu...Yayın GÖRSEL-İŞİTSEL MEDYADA SAĞLIK - GÜVENLİK HALLERİ: TARTIŞILMASI GEREKEN BİR ALAN OLARAK KAMU SPOTU(2016) Aytekin, HakanKamu spotları akademik alanda üzerinde yeterince çalışılmamış, genel olarak olanakları ve riskleri pek değerlendirilmeden "yarar"lı olduğu ön kabulü olan niş bir mecradır. Makalede "kamu spotu" kavramı iki örnek üzerinden tartışılmaktadır. Kamu spotu, kamu ya da sivil toplum kuruluşlarınca hazırlatılan; kamu yararı içerdiğine inanılan bilgilendirici, eğitici, uyarıcı kısa film ve ses bantlarıdır. Mevzuata göre bu tür yapımlar ücretsiz yayınlanmak üzere Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından yayın kuruluşlarına önerilir; yayın kuruluşları da istediği spotları yayınlar. Türkiye'de yayınlanan ilk spotlarda trafik güvenliği, bedensel engelliler, sigara, çevre temalarına yer verildiği ve bu spotların genellikle sivil toplum kuruluşları tarafından yaptırıldığı görülmektedir. Ancak son yıllarda kamu kurumlarının alana ilgisinin arttığı, bakanlıklar tarafından çok sayıda kamu spotunun yaptırıldığı gözlenmektedir. Sivil toplum kuruluşlarınca yaptırılan ve yayınlanan spot sayısı ise giderek azalmaktadır. Makalede bir kamu kuruluşu olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile İş Cinayetlerini Durduralım Sivil Platformu tarafından iş sağlığı ve güvenliği alanında yaptırılan iki kampanyanın içerik çözümlemesi yapılmıştır. Gerek bakanlığın Güvenle Büyü Türkiye, gerekse sivil platformun Bir İmza da Sen Ver spotlarının "kamu yararı" kavramının zeminini kaydırdığı görülmektedir. Bakanlığın spotlarında hedeflenen "yarar", kamu sözcüğünün halk anlamından çok iktidar politikalarının lansmanına; sivil toplum kuruluşlarının kamu spotunda da iş sağlığı güvenliği teması emek-sermaye çatışmasının söylem alanına dönüşmektedir. Bu bağlamda, kamu spotlarının bir tür "halkla ilişkiler" ya da "propaganda" uygulamasına dönüştüğü de iddia edilebilir.Yayın Karışıklığın kaynağı olarak: Kent ve sinema.(Maltepe Üniversitesi, 2020) Aytekin, HakanVe bütün dünyanın dili bir ve sözü birdi. Ve vaki oldu ki, şarkta göçtükleri zaman, Şinar diyarında bir ova buldular; ve orada oturdular. Ve birbirlerine dediler: Gelin, kerpiç yapalım, ve onları iyice pişirelim. Ve onların taş yerine kerpiçleri ve harç yerine ziftleri vardı. Ve dediler: Bütün yeryüzü üzerine dağılmayalım, gelin, kendimize bir şehir ve başı göklere erişecek bir kule bina edelim, ve kendimize bir nam yapalım. Ve âdemoğullarının yapmakta oldukları şehri ve kuleyi görmek için Rab indi. Ve Rab dedi: İşte, bir kavmdırlar, ve onların hepsinin bir dili var; ve yapmağa başladıkları şey budur; ve şimdi yapmağa niyet ettiklerinden hiçbir şey onlara men edilmeyecektir. Gelin inelim, ve birbirinin dilini anlamasınlar diye, onların dilini orada karıştıralım. Ve Rab onları bütün yeryüzünün üzerine oradan dağıttı; ve şehri bina etmeği bıraktılar. Bundan dolayı onun adına Babil denildi; çünkü Rab bütün dünyanın dilini orada karıştırdı; ve Rab onları bütün yeryüzü üzerine dağıttı.”Yayın Kent ve kedi(Maltepe Üniversitesi, 2020) Aytekin, HakanKentlerin henüz mahalle kültürünü yitirmediği zamanlarda kediler serbest yaşardı. İnsanlar ve hayvanlar arasında adı konmamış bir simbiyoz sözkonusuydu. Geleneksel mimarinin vazgeçilmez unsuru olan avlular, avluları sokağa karşı sağırlaştıran taş duvarlar, yuvarlak kiremitlerin kapladığı tavan araları, evlerin arasında kıvrılarak kaybolan Arnavut kaldırımlı sokaklar, birkaç meyve ağacının olduğu bahçeler kedilerin dolaşma alanı; açık sofalar ve eyvanlar ve alt kat pencereleri de evlere giriş-çıkış noktalarıydı.Yayın Sinemada cinsel istismarın temsili: Eylül'ün Uğur Böcekleri(Maltepe Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022) Harputluoğlu, Burçak; Aytekin, HakanErken çocukluk döneminde yaşanılan istismar, türü ne olursa olsun çocukta travmaya neden olur. Özellikle yaşanan cinsel istismar sonrası gelişen travma, çocuğun farklı duygusal ve davranışsal tepkiler geliştirmesine neden olur. Bu tepkiler zaman içerisinde farkedilmeyerek, çocuğun kişiliği ile örtüşebilir. Bunun yanında erken yaşta zihin hafızasına kaydedilmeyen hatıralar, beden hafızasına kaydedilir. Çocuk acı çekmemek için bu hatırayı hafızasından siler. Çocukluk çağında yaşanılan cinsel istismar sonrası amnezi geliştiren çocuk; ergen olduğunda veya hayatının bir döneminde kendiliğinden veya bir uyaran ile ya da terapi esnasında geçmişte yaşadığı olayı yavaş yavaş anımsamaya başlamakta ve bir grup travmatik semptomla baş başa kalmaktadır. Er ya da geç, bellekten silindiği düşünülen olay; maruz kalan çocuk veya ergende tehdit oluşturmayacak hale geldiğinde veya gerçekleri belleğe hatırlatan çağrışımlar yarattığında hatırlanır. İstismarın yaşandığı andan bellekte hatırlanana kadar geçen süreçte çocuk/ergende bıraktığı fizyolojik; duygusal yoğunluk ebeveynler tarafından farkedilmemiş ya da bir şekilde göz ardı edilmiş, ilişkilendirilememiştir. Travmatik olayların açıklanabilir hale gelmesinden sonra iyileşme sürecinin ilk evresi mağdurun psikolojik olarak güçlendirilmesi ve yaşadıklarını söze dökebilmesidir. Tez çalışmasında kuramsal olarak çocukluk çağındaki cinsel istismar türlerine yer verilerek, acı çekmekten kaçınan çocuğun istemsiz şekilde yaşanılan anıyı hafızasından silerek amnezi yaşamasına ve yaşamını bu anıdan arda kalan travmatik durumlarla yaşamaya devam etmesine değinilmiştir. Dünya ve Türk sinemasında cinsel istismar üzerine çekilmiş filmlerden bazıları incelenmiştir. Eylül'ün Uğur Böcekleri filminde anlatıldığı gibi yaşanan travma, zaman içerisinde tekrar hatırlanabilir. Bu hatırlatıcı, tersine bir işlev yüklenerek, herkese uğur getirdiği varsayılan bir uğur böceği olabilir. Filmde travmanın yaşanmasından uzun yıllar sonra yapılan bir doğa gezisinde Eylül'ün travmasıyla yüzleşmesi anlatılmaktadır. Eylül'ün duygusal gelgitlerinin doğada mevsimlerin değişimiyle verilmesi ise filmin temel sinematografik yaklaşımını oluşturmaktadır.Yayın Türkiye'de toplumsal değişme ve belgesel sinema(Maltepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013) Aytekin, Hakan; Çelikcan, PeyamiTürkiye’de belgesel sinema, akademik olarak üzerinde yeterince çalışılmamış bir alandır. Yapılan çalışmalarda da zayıf bir tarihçe bilgisinin üzerine pek çıkılamamış, belgesel sinema, onu belirleyen toplumsal koşullarla birlikte yeterince irdelenememiş, belgesel sinema dönemselleştirilememiş, makalelerde de sınırlı olguların dışına pek çıkılamamıştır. Belgesel sinema, tanımından başlayarak “gerçeklik” olgusuyla birlikte, düşünüldüğünden - tartışıldığından ortaya çıkan zayıf literatür de büyük ölçüde bu olguyla sınırlı kalmıştır. Yakın Türkiye tarihini “modernleşme” kavramı üzerinden ele alırken belgesel sinemanın da “modernleşme” kavramıyla ne denli örtüştüğünün tartışıldığı bu çalışmada, Türkiye’de belgesel sinemanın gelişimi toplumsal değişime paralel olarak ele alınmış ve belgesel sinema dönemselleştirilmiştir. Bu bağlamda, Türkiye’de belgesel sinema “Propaganda”, “Kültürel Hümanizma” ve “Çokkültürlülük” olarak üç döneme ayrılmıştır. Her dönemin başat özellikleri toplumsal yapıyla ilişkilendirilmiş; dönemin önemli yönetmenleri ve belgesel filmleri ele alınmıştır. Türkiye’de belgesel sinemacıların bir araya geldiği tek meslek örgütü olan BSB Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği’nin belgesel film yönetmeni olan üyeleriyle yapılan bir anket çalışmasıyla da, belgesel sinemacıların kendi eğilimlerinin yanı sıra Türkiye’deki belgesel sinemayı nasıl yorumladıkları saptanmaya çalışılmıştır. Dönemselleştirme çalışması bir ilk çalışma niteliği taşımaktadır. Belgesel film yönetmenlerin eğilimleri hakkındaki araştırma ise bir ilk olma niteliği taşımamakla birlikte belgesel sinema alanını kapsamlı biçimde ele almakta ve alan hakkında önemli veriler sağlamaktadır. Belgesel film yönetmeni olarak uzun yıllar üretim yapmanın yanı sıra akademik katkıda da bulunan bir kişi olarak böylesi bir çalışmaya girişirken cesaret kadar sorumluluk duygusundan hareket edilmiş; belgesel sinemanın geleceğine projeksiyon yapılmaya çalışılmıştır.Yayın Türkiye'de toplumsal değişme ve belgesel sinema(Maltepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013) Aytekin, Hakan; Çelikcan, PeyamiTürkiye’de belgesel sinema, akademik olarak üzerinde yeterince çalısılmamıs bir alandır. Yapılan çalısmalarda da zayıf bir tarihçe bilgisinin üzerine pek çıkılamamıs, belgesel sinema, onu belirleyen toplumsal kosullarla birlikte yeterince irdelenememis, belgesel sinema dönemsellestirilememis, makalelerde de sınırlı olguların dısına pek çıkılamamıstır. Belgesel sinema, tanımından baslayarak “gerçeklik” olgusuyla birlikte, düsünüldügünden - tartısıldıgından ortaya çıkan zayıf literatür de büyük ölçüde bu olguyla sınırlı kalmıstır. Yakın Türkiye tarihini “modernlesme” kavramı üzerinden ele alırken belgesel sinemanın da “modernlesme” kavramıyla ne denli örtüstügünün tartısıldıgı bu çalısmada, Türkiye’de belgesel sinemanın gelisimi toplumsal degisime paralel olarak ele alınmıs ve belgesel sinema dönemsellestirilmistir. Bu baglamda, Türkiye’de belgesel sinema “Propaganda”, “Kültürel Hümanizma” ve “Çokkültürlülük” olarak üç döneme ayrılmıstır. Her dönemin basat özellikleri toplumsal yapıyla iliskilendirilmis; dönemin önemli yönetmenleri ve belgesel filmleri ele alınmıstır. Türkiye’de belgesel sinemacıların bir araya geldigi tek meslek örgütü olan BSB Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birligi’nin belgesel film yönetmeni olan üyeleriyle yapılan bir anket çalısmasıyla da, belgesel sinemacıların kendi egilimlerinin yanı sıra Türkiye’deki belgesel sinemayı nasıl yorumladıkları saptanmaya çalısılmıstır. Dönemsellestirme çalısması bir ilk çalısma niteligi tasımaktadır. Belgesel film yönetmenlerin egilimleri hakkındaki arastırma ise bir ilk olma niteligi tasımamakla birlikte belgesel sinema alanını kapsamlı biçimde ele almakta ve alan hakkında önemli veriler saglamaktadır. Belgesel film yönetmeni olarak uzun yıllar üretim yapmanın yanı sıra akademik katkıda da bulunan bir kisi olarak böylesi bir çalısmaya girisirken cesaret kadar sorumluluk duygusundan hareket edilmis; belgesel sinemanın gelecegine projeksiyon yapılmaya çalısılmıstır.